Müjdat Gezen

Fuar

12 Aralık 2022 Pazartesi

İlk açıldığında büyükçe bir panayır işlevi görüyordu. Damızlık bir boğa sergileniyor orada. Gerçekten görülmeye değer güzellikte ve azgınlıkta. Fakat içeri giriş on kuruş. Köylünün biri köyden kalkıp on çocuğuyla birlikte panayıra gelmiş. O arada boğayı da görmek istiyor ama aile kalabalık. Kapıdaki adamla tartışmaya başlamış köylü, çok para diye. O sırada sesleri duyan patron gelmiş: “Ne oluyor burada?” demiş. Kapıda bilet kesen “Beyim bu adam on çocuğuyla gelmiş, içeri girmek istiyor ama on bir bilet almam diye tutturdu.” “Bilet falan istemez” demiş patron, “Boğanın bu adamı görmesi lazım.”

Sevdiğim bir fıkradır işte. Bu bahane ile güzeller güzeli İzmir’imi bir kere daha andım. Şu salgın hastalık artık kalksa, ben İzmir’e varsam, Kordon’da ve Karşıyaka’da bir tek rakı atsam (bir tek beni güzel yapar zaten) başka ne isterim ki?

ÜÇÜNCÜ ZİL SENDROMU

Bir tiyatro oyuncusu için bundan daha önemli bir şey yoktur. Üçüncü zil çaldığında orada olacaksın. Bunun kaçarı göçeri yoktur. Ya da başka meslek seçeceksin. Hocalarımız ve ustalarımız, bu mesleğe soyunduğumuz ilk gün bize bunu söylerler. Aksi halde pekâlâ başka bir mesleği seçebilirsin, kim karışır? Ama bunu bile bile bu işe talip olup oyunun yarısında su koyuverirsen işte o olmaz. Babam öldü, ben bu akşam oynamayacağım diye bir şey yok, sana bunu ta ilk günden söylemediler mi? Kaldı ki oyun en fazla iki buçuk saat sürer. Bir aktör acısını iki buçuk saat içine gömemiyorsa gitsin başka bir iş yapsın, hem daha çok para kazanır hem derdi yok. Babası ölmüş işte o gün işe gitmeyecek. Hatta patronu “Kamil sen bugün işe gelme” bile diyebilir. Ama oyunculukta bu yoktur. Acını azıcık içine göm. Bir şey olmuyor merak etme. “Benim bir yakınım öldü mü ben o gece oynamam” dedin. Tamam. Peki, kilometrelerce uzaklardan gelen, bir hafta önce dişinden tırnağından artırdığı paralarla eşine, çocuğuna ve kendine üç bilet alan o seyircine ne diyeceksin? O insanlar senin acını paylaşmak zorunda değiller ki. Acı senin acın, onların değil. Onlar oyunu izlemek için salondalar. Sen “Ben bu akşam oynamıyorum, babam öldü” diyorsun. Allah rahmet eylesin kardeşim. Bak üçüncü zil verildi ve oradasın. Bunun lamı cimi yok. Sana özel bir tiyatro yasası yok. Seçmeseydin bu işi. Kim zorladı seni? En büyük yetenek sen misin? Senin başka işin gücün mü var? Üçüncü zilde orada olacaksın. O kadar.

ÇABUK UNUTUYORUZ

Cumhuriyet gazeteme bakıyorum. Artık Erol (Manisalı) abimin yazıları yok. Ne çabuk unutuyoruz. Yaşarken varsın, sonrası sessizlik. Pek çok şeyi çabuk unutuyoruz. Fakat bunca çabalarına, bunca uğraşlarına, bunca çukurlaşmalarına karşın hâlâ unutturamadıkları biri var: 

Atatürk

FATİH MEHMET MAÇOĞLU

Tunceli belediye başkanı, makam arabasının benzin parasını kendi karşılıyor. Çünkü kendi arabasını kullanıyor. Harcırah almıyor. İstanbul’a uçakla gelmiş. Uçak bileti parasını kendi ödemiş. “Benim ilkelerim var” diyor. “Maaşım bitince, eve gidip orda yemek yiyorum” diyor. 

Hadi “Moskova’ya” diye bağırsanıza bu adama.  

ANGUT KUŞU

Angut kuşu da serçeler gibi tek eşlidir. Dişisi ölünce erkeği son nefesine kadar başında bekler. Tabii ben tanık olmadım ama bunun böyle olduğu bilinen bir şey. Yoksa bir angut kuşu ara bul, dişisinin ölümünü bekle, sonra erkeğinin durumunu incele, benim işim değil özür dilerim. Ama bunu yapan insanlar var. İşte ben onlara çok saygı duyuyorum. Küçücük bir kuşun yaşamını inceliyor, o canlılar ölmesin diye canını dişine takıyor. Ne kadar güzel bir meslek. İnsanın gözleri doluyor. Ben acaba gözlerimin dolması için bahane mi arıyorum son zamanlarda? Çünkü küçücük bir mutlulukta benim gözlerim doluyor. Mesela televizyonda sağlık bakanı aşı geliyor diyor ya, gol atan takımın taraftarı gibi seviniyorum gözlerim doluyor. Sonra bakan yakında geliyor diyor, yine seviniyorum, bütün halkımızın adına. Sonra bakan yeni müjdeyi veriyor, bir aksilik olmazsa pazar yola çıkacak, pazartesi burada diyor, yine seviniyorum. Yol uzak tabii onca aşı gelirken gecikme olabilir. Ama ben gelse de gelmese de sevinince gözlerim doluyor. Göz dolmasının nedenini doktoruma soracağım. (Salgın zamanı yazmıştım.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Süalp Tansan 18 Kasım 2024
Baylan günleri 11 Kasım 2024
Açık açık söyle 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları