Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sahne Işıkları
\n\n\n
Sanatçı, yazar ya da gazeteci, mesleğin ilk basamaklarını tırmanırken ne verilirse, hatta bazen bedava çalışmaya razıdır. Bir de son basamaklarda, yorulduğu, aşındığı, aşıldığı, soluğu tükendiği demlerde hâlâ “varım” diyebilmek için her şeyi, her şeyi yapmaya hazırdır.
\nNe var ki ilk basamaklardaki tutunmak hırsıyla son basamaklara asılmak çabası arasında, koca bir yaşanmışlık vardır. Yarışın başında gösterilen heves ve işgüzarlık ne denli otantik (özgün) olursa olsun, yarışın sonunda patetik (acıklı) duruma düşüp düşmemeyi, yarışın ortasında yapılanan kişilik belirler.
\nKimi ego patlaması yapar. Ardında ne imzası kalacaktır, ne yapıtı; hatta çoğunun ömrü şöhretini aşacak, unutulduğunu görecek kadar yaşayacaktır, ama yarışın ortasında burnu Kafdağı’ndadır. Adının da imzasının da ölümsüz olduğunu sanır.
\nKimi bilgelik kazanır. Şöhretin tuzaklarla dolu merdiven labirentinde her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı olduğunu ne kadar zekiyse o kadar çabuk anlar, zirvelerde başı dönmez, kapaklandığında toz yutmaz. Ve ister en tepede olsun, ister en dipte, ne oldum delisi olmaz, neyse o kalır.
\nAma başarmak güdüsünün başlangıçtaki otantik hevesi her iki tür için de geçerli olmasına karşın, hangisinin “game over” çizgisini görmezden geleceği ve kendisi için biten bir yarışta kalmaya çalışarak patetik görüneceği hiç belli değildir...
\nÇünkü gerçek yaratıcılar kadar, kendisini olağandışı sanan güdükler ya da düpedüz, oportünist hödüklerden bile çıkan bu tür insanlar, sahne ışıklarına öyle alışırlar ki, sahneden inmek boşluğa düşmek, karanlığa çekilmek ölümden beterdir, onlar için.
\nPeki ben niye felsefe paralıyorum, bugün?
\nÖmrünü müziğe adamış, 73 yaşındaki Gaston Ghrenassia yüzünden desem, inanır mısınız?
\nSiz onu, Enrico Macias adıyla bilirsiniz.
\n12 Eylül’de Türkiye’ye dönerken her zamanki gibi bulabildiğim en ucuz uçak, düzenli sefer yapan bir “charter”la geldim Paris’ten İstanbul’a. Yolcuları uçağa götüren otobüste, ayakta balık istifi dizilen kalabalığın ortasında, yapayalnızmış gibi duran bir adama takıldı gözüm.
\nYaşlanmıştı, ama hemen tanıdım. Nasıl tanımam? Ankara’dan Notre Dame de Sion’a “daimi yatılı” geldiğim yıl dinlediğim ilk Fransızca ezgiler, hatta hayatımda gördüğüm ilk 45’lik plaklar, onun “Ma Guitare” ve “Adieu Mon Pays” şarkılarıydı... Yıllar yılları izlemiş, ama Enrico Macias’ın sesi ve gitarı İspanya’dan Fransa’ya hayatımdan hiç eksilmemişti.
\nEnrico Macias, Osmanlı döneminde Cezayir’e yerleşen Musevilerden, dededen toruna müzisyen bir ailenin oğlu, Konstantin doğumlu bir Sefarad. BM Barış Elçisi, Kurd Waldheim Ödülü ve Fransız devlet nişanı “Legion d’Honneur” sahibi. Dünya çapında bir şöhret.
\nAma daha da önemlisi, Paris’in en şatafatlı restoranı Laurent’ın sahibi Partouche grubunun yönetim kurulu üyesi. Yani para içinde yüzüyor... Oysa tüm orkestra üyeleriyle birlikte tıngır mıngır, İstanbul’a kalkan ucuz uçağa biniyor. “Nerede konser vereceksiniz?” diye sordum kendisine. “Daha bilmiyorum” dedi. “Varınca öğreneceğiz.” Haydaaa.
\nBirinci sınıfı ve VIP servisi olmayan uçakta, en büyük itibar olarak ilk sıraya oturttular Enrico Macias’ı. Orkestra üyelerini de arkalara.
\nErtesi akşam, İstanbul’daki Açıkhava Tiyatrosu dolup taşıyor, Enrico Macias ayakta alkışlanıyordu.
\nBırakın bir Sezen Aksu’yu, Ajda Pekkan’ı, zevzek TV dizilerinde göz süzüp dudak bükmekten başka yeteneği olmayan “artiz”lerin “business class” dışında uçak kullandığını düşünemeyen ben; ne köşe yazarları görmüşümdür, uçağın kapısına VIP arabayla getirilip VIP arabayla alınan...
\nAcaba dünya şöhreti Enrico Macias’ı konser vermek için üçüncü sınıf yolculuklara çıkaran duygu nedir? Başlangıçtaki hevesi yitirmemişlik mi, yoksa sonun boşluğunu reddetmek direnişi mi?
\nSalt alçakgönüllülük olabilir mi? Siz ne dersiniz?
\n\n\n‘G’ NOKTASI
\n\n\nGazeteci Doğan Yurdakul, ülkemizin en seçkin ailelerinden birinde doğmuş ve “Sosyalizm, aristokratların işidir” sözünü haklı çıkaran bir gönül soylusudur. Ankara Hukuk Fakültesi’nden sonra Sorbonnes, Vincennes ve Cenevre üniversitelerindeki lisanüstü eğitiminden edindiği entelektüel birikimi, çok rahat edeceği sermaye dünyasının hizmetine koymaktansa, o bencil dünyanın kurallarıyla mücadeleye, hunharca ezdiği kitlelerin hakkını savunmaya adamıştır. Türkiye’nin sosyal bir devleti, ulusal çıkarları gözeten bir hükümeti, eşit bir yurttaşlığı, adil bir hukuku olması için harcadığı ömründe, salt doğru ve insanca düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış, hapis yatmış, ama mıh gibi durmuştur, ideallerinin ardında.
\nHaksız yetkinlik önünde asla belini doğrultamayanlar, o mıh gibi duruşu bir kez daha ödetiyorlar gazeteci Doğan Yurdakul’a, altı aydır süren tutukluluk hali, yargısız infaz cezasıyla.
\nSon bir kez göremeden yitirdiği eşi ışıklar içinde yatsın. Doğan Yurdakul’un, o dik ve dürüst gazeteci başı sağ olsun.
\n\n\n“Benim şansım yoktur: Ünlü olsam da kimse bilmezdi.”
\n\nPİERRE ETAİX
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Salonu terk ettiler!
- Ukrayna 'bin kilometre' uzaktaki hedefleri vurdu!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- 'Yaptığınız kötülük hiç unutulmayacak!'
- Özlem Gürses'e ev hapsi!
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- Fenerbahçe'den Jose Mourinho kararı!