Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhur taraftarı, cürüm yoldaşı

19 Mart 2023 Pazar

Céline’in asıl adı Louis Ferdinand Destouches ve iki kimliği vardı. Dr. Destouches, bilimini yoksulları tedavi etmeye adadı. Céline ise 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri oldu. Öylesine özgün bir biçem devrimi yaptı ki düşün ve yazın alanında, öldüğü 1961 yılından öteye onun çapında, onun kadar ilginç başka bir yazar yetişmedi...

Ancak tüm dillere çevrilen eserlerine rağmen dünya kamuoyu Céline’i kucaklamadı, bağrına basmadı. Çünkü Céline açık bir antisemit, yani Yahudi düşmanıydı. Aynı keskinlikte de bir Nazizm hayranı. 

Ama kimse, hatta Yahudi entelijensiyası bile Céline’in edebi dehasını elinin tersiyle itemez; hem kızılır, hem hayranlık duyulur bu tuhaf edebiyat dehasına. Taksitle Ölüm ve Gecenin Sonuna Yolculuk, en vurucu iki eseridir. 

Ikinci Dünya Savaşı sırasında ve Paris Alman işgali altındayken Nazizm yanlısı Céline ile komünist yazar, Fransız direnişçisi Roger Vailland, Monmartre semtinde aynı apartmanda oturuyorlardı. Tabii ki selamlaşmıyorlardı, tabii ki ölesiye düşmandılar birbirlerine ve zaten Roger Vailland, makalelelerinin yayımlandığı Fransız Komünist Partisi organı L’Humanité gazetesinde hiçbir fırsatı kaçırmıyordu Céline’i yerden yere vurmak için.

HER ŞEYDEN ÖNCE HEKİM

Savaşın sonuna doğru, gizlice Fransız topraklarına indirilen İngiliz paraşütçüler ile Fransız direnişçiler, işgalci Almanlara karşı ortak operasyonlar düzenlemeye başlamışlardı. Bir gece yarısı, dördüncü kattaki dairenin kapısı çalındı, Céline açtı; karşısında can düşmanı ve komşusu Roger Vailland duruyordu. 

Komünist yazar: “Dr.Destouches...” dedi. “Size ihtiyaç var!”

Céline’in bıçak sırtı gibi yüzünde ne bir kas oynadı, ne bir söz çıktı ağzından. Doktor çantasını aldı ve Roger Vailland’ın peşinden ikinci kata indi. Fransız direnişçi Vailland’ın yatağında bir İngiliz paraşütçü yatıyordu. Céline, İngilizin vücuduna saplanan iki kurşunu çıkardı, yaralarını sardı ve her şeyin yolunda gittiğine emin olana kadar saatlerce başında bekledi. Sonra çantasını aldı ve tam kapıdan çıkarken peşinden gelen Roger Vailland’ın, gözlerinde “Acaba ihbar eder mi?” kuşkusuyla bir şeyler söylemek istediğini, söyleyemediğini fark etti. 

“Siz Dr. Destouches’u çağırdınız Mösyö” dedi Céline. “Hiçbir sorun yok!”

Zaten ne Dr. Destouches muhbirdi ne de ırkçı yazar Céline. İdeolojik tercihini doğrulamak için kimseye, desteğe ve dayanağa ihtiyacı yoktu onun ve onun çapındaki insanların.

ALLAH’IN TARAFTARI: HİZBULLAH

Oysa yakın geçmişten bugüne amaç, ant ve bayraklarında İslamı referans gösteren katiller hep Allah’a dayanıyor, dillerinden Allah sözü düşmüyor; zaten her işe ve katle Allah’ın izniyle başlayıp Allah’a şükür diye bitiriyorlar...

Bu canilerin cinayet işlemek, yandaşlarını intihar bombacısı olarak ölüme göndermek için bile Allah’ın onayına, desteğine ve işbirliğine ihtiyacı var! 

Kendi bilinç ve vicdanları yok, hepsi birer hiç. Eylemlerini Allah’a mal etmeye muhtaçlar. Yürüttükleri mantık, şöyle bir abukluk: Kötü bir şey yapıyor olsalar, Allah izin vermeyeceği için yapamazlar. İşledikleri cinayet ve yaptıkları katliamlara dur demediğine göre, demek ki Allah’ın izni de rızası da var... 

İran’dan başlayıp Ortadoğu, Asya derken tüm dünyaya yayılan İslamcı terör örgütlerinin en çok kan akıttığı ülkelerden biri Türkiye; bu cani örgütlerden en vahşisi de Hizbullah oldu.

Hizbullah, Allah’ın taraftarı demek. 

KURTLAR VADİSİ, İTTİFAK!

Türkiye’yi Allah diye diye kana bulatan sözde derin devlet, özde mafyadan ibaret bir yapılanmanın “Dinsiz PKK’ye karşı Sünni İslamcı Kürtler” başlığıyla kurup eğittiği “Allah’ın taraftarı” Hizbullah canileri; bu ülkenin Gaffar Okkan gibi kahramanlarını pusularda, Gonca Kuriş gibi Aydınlanmacılarını işkencelerde öldürdü. Hizbullah’a ait 25 mezar evde domuz gibi bağlı, kafalarına beton çivisi çakılı 171 ceset bulundu. 

İnsan Hakları Derneği İHD’nin raporuna göre Hizbullah, kimliği bilinen kurbanlarının dışında 113 toplu mezara gömülen 1538 kişinin de katlinden sorumlu... 

Sonuçta Hizbullah katillerden 96’sı, yargılanıp ömür boyu hapse mahkûm olduktan sadece 10 yıl sonra; 2019 seçimleri öncesi HÜDA PAR’lıların AKP yetkilileri ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yüzyüze görüşerek verdiği destek sözünden sonra, teker teker serbest bırakıldı ve kayıplara karıştılar. 

Gerek 2019, gerekse 2023 seçimleri öncesi AKP ile yapılan görüşmelerde HÜDA PAR başkanı, “Hizbullah terör örgütü değil” diyen Zekeriya Yapıcıoğlu da vardı. 

Zekeriya Yapıcıoğlu, Hizbullah davasında da 3 katilin avukatıydı. 

Allah, cumhurla deyip cürümle bütünleşen taraftarlarından yana mı, değil mi? Bekleyip göreceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyiyi kovan kötü 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları