Mikronezya müstebiti Muktedir Makropiç, (ne yazık ki kız) torunu Salamura Şamarov’u Bitania müstebiti Mukteber Sisikovski’nin oğlu Beşteber ile evlendirmiş olmaktan şikâyetçi değildi. 

Bu evlilik sayesinde hem iki ada arasında kalıcı barış sağlanmış hem de dünürü Sisikovski’nin Tanrıtanımazlığına karşın pek cömert olduğu ortaya çıkmıştı. 

Muktedir ne zaman dara düşse Mukteber imdadına yetişiyor, ülkeye yetmese bile Betonit Saray’a yetecek kadar bitter çikolata gönderiyor, üstelik şahsını da özel armağanlara gark ediyordu.

Bitania’nın ulu çobanı Mukteber, aslında hiç de cömert değildi. 

Mikronezya’nın ulu çobanına sinir oluyor ve yaptığı her bitter takviyesi, her armağanla Muktedir’i “Bak sende yok ama bende var” diye aşağılamayı hedefliyordu.

Mukteber Sisikovski, tamamı asfaltlanan Mikronezya adasında yakıt yokluğu yüzünden arabaların çalışmadığını biliyordu. Muktedir Makropiç’in görevlendirdiği uzmanların birkaç aydır enerjisini kendi üreten bir deve robotu üzerinde çalıştıklarını ancak bir türlü başaramadıklarını da öğrenmişti.

Bitania’nın da böyle bir robot üretecek altyapısı yoktu. Ancak Mukteber Sisikovski’nin bitter çikolatası vardı. 

Bastırdı bitteri Valdemir Potin’in Makronezya’sına, aldı bir YoggDeve, alır almaz da kurdeleye sarıp gönderdi dünürü Muktedir’e.

Muktedir Makropiç, YoggDeve’yi pek beğendi. Denemek istedi. 

“Nasıl kullanacağım” diye sordu. 

Çok basitti. Robot deve Yogg “Oh” deyince yürüyor, “Oh oh” deyince koşuyor, “Aman” deyince duruyordu. 

Ulu Çoban Makropiç, YoggDeve’ye bindi, “Oh” dedi yürüttü. Hoşuna gidince “Oh oh” dedi, robot deve şimşek gibi Kel Tepe’nin zirvesine tırmandı ve uçuruma doğru koşmaya başlamasın mı?

Muktedir Makropiç’in beti benzi atmış, ödü kopmuş, YoggDeve’yi durdurmaya yarayan sözcüğü de unutmuştu! Gözlerini kapattı. Neyse ki tam uçurumun kenarına vardıklarında, ister istemez “Amannn!” diye haykırdı da YoggDeve, anında durabildi.

Tanrı Ol’un yeryüzündeki gölgesi, başvekili, biricik varisi, Ulu Çoban Muktedir Makropiç gözlerini açtı. Hayır, düşmemişti işte, yaşıyordu.  

Uçurumun tam kenarında, yeniden doğduğunu düşündü.

YoggDeve’nin metal hörgücüne yaslanıp derin bir “Ohh!” çekti.