Tarım tepetaklak...

12 Ağustos 2024 Pazartesi

Çiftçi isyanda. Büyük emeklerle yaptığı ekim ve hasadın maliyetini karşılayamıyor. Çay, fındık, buğday, domates ve daha birçok üründe aynı sorunlar yaşanıyor. Gıda enflasyonu küresel çapta genel olarak azalırken Türkiye’de makas açılıyor. Üretim planlamasında, kooperatiflerdeki yönetim-örgütlenmede ciddi sorunlar var. Siyasetin bulaştığı politikalarla birlikte verimli ve sürdürülebilir üretim modeli için gerekli olan bilimsel bakış açılarından yoksunluk gözleniyor. Ekonomik krizle birlikte üretim maliyetleri/mazot/aracı derken dengesiz fiyatlandırma yurttaşın karnını doyurmak üzere el attığı pazar/market tezgâhlarına ağır şekilde yansıyor. Kimi üretici alım fiyatlarına kızıp mahsulü tarlada bırakıyor. Sonuç; bir yanda yurttaşın dolduramadığı sepete diğer yanda çiftçinin içinde bulunduğu koşula tepkisi dalga dalga büyüyor.

Geçen günlerde Nizip’te Gaziantepli fıstık üreticileri alanlardaydı. Geçen yıl 100 TL olan fıstığın, maliyetlerin iki katına çıkmasına karşın bu yıl 105 TL’den alındığını belirten üreticiler “3-5 tüccarın eline kaldık” diyordu. Daha önce İzmir ve Manisa’da eylem yapan domates üreticisi çiftçilerin geçen haftaki adresi ise Bursa’ydı. Traktörleriyle yollara çıkan çiftçiler tarladan toptan satışta salçalık domatesin fiyatının 2 TL’ye düşmesine tepkiliydi. 

İTHALAT ÇIKMAZI

Geçen hafta ayçiçeği de gündemdeydi. Mustafa Çakır ve Didem Ernez imzalı haberlerimizle konuyu ayrıntılı aktardık. Ernez’in haberinde, yerli üreticiden 1 Temmuz-30 Kasım 2024 döneminde ürün alımı yapacak yağ firmalarına yağlık ayçiçeği tohumu ve ham ayçiçeği yağı ithalatında vergi kolaylığı sağlanacağı belirtildi. Çakır’ın haberinde de iktidarın tarımdaki ithalata dayalı politikalarının Trakya’daki ayçiçeği üreticisini de zora soktuğuna işaret edildi. Haberde TÜİK’e göre, Türkiye’nin ayçiçeğindeki yeterlilik derecesinin 2002’de yüzde 84.8 olduğu, bunun 2022’de yüzde 51.3’e indiği aktarıldı. 

Eylül Barut imzalı haberimizde ise iklim değişikliğiyle birlikte sera kullanımının arttığına dikkat çekiliyordu. Haberde, çalışma koşullarının gün geçtikçe kötüleştiği yönündeki görüşlere yer verildi. Tarım-Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş’un “Genellikle yabancıları, göçmenleri ve özellikle de çocukları tercih ediyorlar. Biz seralara denetim amaçlı giremez olduk” sözleri aktarıldı. Tarımın genelinde olduğu gibi seracılıkta da su sorunun yaşandığına vurgu yapıldı.

‘BEKA SORUNU’

İklim Öngel’in geçen “Haftanın Konuğu” sayfasında görüşlerine yer verdiği Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez’in şu saptamaları önemliydi: “Uygulanan tarım politikası nedeniyle çiftçi üretimden çıkmaya başladı. Verilen destek 91.6 milyar TL, oysa olması gereken 411 milyar TL.”  Suiçmez’in, “Gerçek beka sorunu insanların doyamamasıdır. Son tasarruf edilecek alan tarım alanıdır” uyarısı alarm niteliğinde. İthalatın zorunlu durumlarda kısa vadeli ve geçici bir çözüm olduğunu söyleyen Suiçmez, “Çözüm üretimde” diye de ekledi.

Gıda konusunun ulusal güvenlik açısından da önemi ortada. Bu konuda gazetemizin ekol haline gelmiş Pazar Yazıları sayfasında İsveç’ten Ali Haydar Nergis’in makalesinde ilginç bir bilgi vardı. Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte Kuzey Avrupa ülkelerinde güvenlik kaygılarının arttığı belirtiliyordu. Şu an kulağa abartılı gelse de İsveç ve Danimarka’da savaşın kendilerine de sıçrayabileceğine yönelik acil durum planlamaları yapıldığı aktarıldı. İsveç Sivil Acil Durum Ajansı’ndan bir uzman, ülkede tüketilen gıda maddelerinden yarıdan fazlasının yurtdışından ithal edildiğini söyleyerek olası bir kriz halinde halkın doğal kaynaklardan kendi kendilerine beslenmeyi öğrenmeleri gerektiğini kaydetti.

ACİL EYLEM PLANI GEREK

Bir zamanların tarım ülkesiyken şimdi gelinen nokta pek iç açıcı değil. Ne yazık ki tarımsal üretim yapılacak alanlara, ormanlara HES, RES gibi enerji sahaları kurmaya devam eden, ağaçların ve su kaynaklarının bulunduğu bölgeleri yapılaşmaya açan rant merkezli bir anlayışın önü arkası alınamıyor. Bilim ve teknolojiden de yararlanarak ulusal tarım politikasında acil eylem planını devreye sokmak gerekiyor. Gençlerin özendirilerek yeniden toprakla, üretimle buluşması, bunun için eğitimden ekonomiye toplumsal bakış açısına kadar altyapıların sağlanması güvenli bir sürdürülebilirlik için şart.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hepimize ders olsun! 28 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları