Ortaya karışık siyaset...

06 Ocak 2025 Pazartesi

“İçinde yaşamasak epey eğlenceli ülke” ifadesi son yıllarda yeniden popüler halde. Bir de “Güleriz ağlanacak halimize” deyişi vardır ki bu coğrafyada yaşanan trajikomikliği, tezatlıkları tam da en ince yerinden anlatır. Daha yeni yılın ilk günlerine yansıyan haberlere bakınca “2025 daha kolay geçer mi acaba” gibi iyimser bakış havada asılı kalıverdi. Asgari ücrete, emekliye gelen zam oranına karşın gıda, barınma gibi temel ihtiyaç harcamalarındaki yükseliş ortada. Vergilere zam yağmuru devam ediyor. Kredi borçları katlanıyor. KOBİ’lerde sıkıntılarla birlikte istihdam verileri konusunda kaygılar artıyor. Sağlık ve gıda güvenliği konularında tartışmalar sürüyor. Emekçi, emeklinin haklı isyanı meydanlarda yankılanıyor ancak iktidar cephesi bu sesleri duymamak için iç-dış ortaya karışık bir siyaset topu çevirip duruyor.

MHP liderininÖcalan açılımıyla” birlikte DEM heyeti İmralı ziyareti sonrası siyasi partilerle görüşme trafiğini de başlattı. Ama yol haritasının, Suriye denklemini de içine alacak şekilde, yansımalarının ne olacağına ilişkin soru işaretleri çok.

Terör örgütü ve emperyalist destekçilerinin geçmişte izlediği tutumdan, Cumhur İttifakı’nın iktidarda kalma hesaplarıyla yeni anayasa için DEM ve diğer muhalefet partilerini masaya çekme çabasına, “BOP” gibi küresel kirli oyunlar içinde Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerden “ümmetçi, yeni Osmanlıcı” tuzaklara, Suriye üzerinden ABD destekli terör örgütü YPG’ye uzanan bir dolu soru akıllarda.

Üstüne üstelik İmralı süreci, iktidarın tezatlıklarına “kayyum” siyasetini de eklemiş oldu. Hatırlayalım, geçen yıl Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk “terör bağlantısı” gerekçeleriyle görevden alınmış, yerine kayyum atanmıştı. Türk, 2016 ve 2019’da benzer şekilde görevden alınmıştı. O dönemde kendisinin “Guinness Rekorlar Kitabı’na girdim herhalde” şeklindeki tepkisi gündeme yansımıştı. Türk şimdi ise MHP lideri Bahçeli’nin açtığı İmralı sürecinde DEM heyetinin kilit isimlerinden.

EĞİTİM ŞART!

Bu karmaşık gündem arasında geçen haftanın dikkat çeken haberlerinden biri de gerçek enflasyon rakamlarını gizlemekle eleştirilen TÜİK’tendi. Kurum olumsuzluğun kaynağını bulmuş: İstatistik okuryazarlığın düşük seviyede olması! Sarp Sağkal imzalı habere göre TÜİK, hakkındaki güvensizliği aşmak için istatistik bilinci oluşturacak, medyayı etkin kullanacak. Kurumsal algıyı olumlu yönde geliştirmek amacıyla 2028’e kadar 2 milyar TL’yi aşan bir harcama yapması da bekleniyormuş. Eğitim elbette şart ancak önce gerçek enflasyon rakamları üzerinde iktidar/muhalefet, uzmanlarla birlikte bir ortak gerçeklikte mi buluşulsa acaba? Bu kadar harcamaya gerek kalmaz belki?..

Yankı bulan bir haber de KYK’ye bağlı kimi yurtta “dini etkinlik baskısı” iddialarına ilişkindi. Mert Öner imzalı habere göre, kimi öğrencinin isteği dışında dini etkinliklere kayıtlarının yapıldığı belirtildi. Durumu CİMER’e yazdıklarını anlatan öğrenciler, “Faaliyet raporuna göre programda spor, ağaç dikme, ilkyardım gibi etkinlikler var ancak bunlar kâğıt üstünde kalıyor” dedi.

Eğitim demişken Türkiye’nin hamiliğine soyunduğu yorumlarının merkezindeki, Şam’da yönetimi ele geçiren cihatçı HTŞ okullarda müfredatı değiştirdi. Uygulamayla, bilimsel konular yerine dini öğretilerin getirildiği gündeme yansıdı. Çağdaş, bilimsel, laik eğitim sistemini izlemesi gereken ülkemizde, ÇEDES uygulamasıyla imamın okula sokulduğunu düşünürsek “kim kimin rol modeli” konusunun önemi daha da kritik hale geldi.

ADALET BEKLENTİSİ

Yurttaş olarak kriz hallerinden yorgun olmayan var mıdır, bilemiyorum... Geçenlerde uluslararası bir araştırma şirketinin 33 ülkede yaptığı 2025 beklentilerine yönelik bir anket umutsuzluğu gözler önüne serdi. Türkiye olarak listede “iyimserlikte” sondan 3. sıradayız. Yeni yılın ilk gününde gazetemizin manşeti “Ortak beklenti adalet” oldu. Umut ve iyimserlik için mücadele ruhuyla birlikte demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerinde gedik açmak değil, tam tersine bu ilkeleri güçlendirmek gerekiyor.

Bölgesel güç kavramı için öncelikle sınırları içinde güçlü, bağımsız, birlik içinde, güvenli, istikrarlı, gericilikten uzak, toplumsal kutuplaşmaya geçit verilmeyen bir ülke olmak şart. Hele de 2. Trump döneminin resmen başlayacağı 20 Ocak ve sonrasına yönelik bilinmeyen denklemlerin çoğaldığı bir dönemde...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları