Mehmet Şakir Örs

Tarımda zor dönem

16 Ağustos 2024 Cuma

Ülkemizde tarımsal üretime, hayvancılığa, kırsal kesime gereken destek maalesef verilmiyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren çiftçimizin zorlukları, sıkıntıları; her geçen gün daha da artıyor. Tarım kesimi, tarımsal girdilerdeki maliyet artışından tarımsal ürünlerde yapılan ithalata, tarım alanlarının yok edilmesinden kuraklığa kadar uzanan bir dizi sorunla baş başa kalıyor. Tarımda gerçekten zor ve zorlu bir dönem yaşanıyor. 

KISIR DÖNGÜ

Çiftçimizin yakındığı, şikâyet ettiği ve üstesinden gelmekte zorlandığı sorunların başında, tarımsal girdilerdeki maliyet artışları geliyor. Üretici kesime yönelik yapılan araştırmalar da bu sonucu ortaya çıkarıyor. Başta mazot olmak üzere, gübre, zirai ilaç ve sulamada kullanılan elektrik gibi girdilerde, sürekli fiyat artışı yaşanıyor.

Tarımsal girdilerin maliyetlerinde, üreticinin aleyhine olumsuzluklar yaşanırken ve girdi fiyatları astronomik biçimde yükselirken; üreticinin ürettiği ürünlerin aynı ölçüde yükselmediği görülüyor. Bir yıllık onca emek ve alınteri, maalesef hak ettiği değeri bulmuyor. Çiftçimiz, girdi maliyetlerine ve enflasyona yenik düşüyor. Aynı durum hayvancılık, et ve süt üretimi için de geçerli.

ÇİFTÇİ ALACAKLI

Çiftçinin önemli bir sorunu, ülkemizde destekleme politikalarının ilgili yasada belirtildiği gibi uygulanmamasıdır. AKP, kendi çıkardığı yasayı yine kendisi uygulamamaktadır. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi gereğince, her yıl milli gelirin yüzde 1’inin çiftçiye verilmesi gerekiyor. Aslında bu konu kırsal kesimde yeterince bilinmiyor. Bu nedenle başta CHP olmak üzere tüm muhalefet, yasanın bu hükmünü dağa-taşa yazmalı, köy kahvelerine asmalı diye düşünüyor ve öneriyoruz. Kısacası, kırsalda ve tarım kesiminde bunu bilmeyen, duymayan kalmamalı.

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer’in yaptığı hesaplamaya göre; 2014-2024 yıllarında Türkiye’nin toplam milli geliri 112,5 trilyon lira. Bu miktarın yüzde 1’i oranında destek, yani 1 trilyon 125 milyar lira çiftçiye verilmeliydi. Ancak aynı dönemde yalnızca 316,8 milyar lira destekleme ödemesi yapıldı. Çiftçiler, bu nedenle iktidardan 808,5 milyar lira alacaklı.  

ÜRETİCİNİN YENİ DERDİ

Çiftçimizin sorunu, yalnızca ekonomik sorunlarla da sınırlı değil. Daha pek çok sorun

üreticinin belini büküyor. Bunların içinde en yeni sorun, üretimi ve verimi olumsuz etkileyen kuraklık meselesi, aşırı sıcaklar. Sulama kaynaklarının azalması, yeraltı sularının çekilmesi, sulu tarımı giderek daha zor ve maliyetli hale getiriyor. Bu konuda ivedi olarak yeni önlemlerin alınması gerekiyor. Uzun erimde, yeni bir ürün deseninin oluşturulmasına yönelmek zorunlu olabilir. Yoğun sulamaya daha az ihtiyaç duyulacak tarımsal üretim biçimleri ve ürün çeşitleri denenmeli. Tarımda sulamanın daha ekonomik ve verimli kullanımı için önlemler alınmalı.

Tarımın ve tarımsal gıda üretiminin daha çok önemsenmesi, değer verilmesi gereken bir dönemde; tarıma ve tarımsal alanlara yeterince sahip çıkılmadığını görüyoruz. Bunun sonucu olarak, tarımsal üretim yapılan alanlar ve tarımsal üretimle uğraşanlar giderek azalıyor. Kentlerin çeperlerinde bulunan tarıma uygun alanlar imara açılıyor ve betonlaştırılıyor. Tarım alanları için bir başka önemli tehdit, maden ve taş ocakları ile tarım alanlarında kurulmak istenen enerji santralleridir.

TARIMSAL ÜRETİM ZORLAŞIYOR

Bütün bu olumsuzluklar, çiftçinin işini zorlaştırmakta ve tarımsal üretimden soğutmaktadır. Tarımdan, kırsal kesimden kaçış da hızlanmıştır. Bu durum, sonuçta tarımsal üretimde gerilemeyi de beraberinde getirmektedir. Oysa güvenli gıda ve sağlıklı tarımsal ürünler, günümüzün en önemli talebi ve zenginliğidir. Böylesi bir yaklaşımla; üretime, üreticiye hak ettiği değer ve destek verilmelidir. Tarımsal üretim ve üretici, her yönden desteklenmelidir.

Bütün bunların gerçekleşmesi ve hayata geçirilebilmesi için; tarımsal alana yönelik yeni bir bakışa ve tarımda yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Bunun için de ülkemizde, öncelikle, üreticiden ve üretimden yana yeni bir yönetim anlayışının etkin olması ve iktidara gelmesi gerekiyor.

***

Alaşehir Kongresi 105 yaşında

Ulusal kurtuluş mücadelesinin örgütlenmesi, oldukça uzun süren, zor ve zahmetli bir süreci kapsıyor. Bu sürecin önemli dönüm noktalarını Anadolu’da düzenlenen kongreler oluşturuyor. İşgale karşı verilecek mücadelenin temel kararları işte bu kongrelerde alınıyor. Direnişin ilk örgütsel temelleri de, doğal olarak bu kongrelerde atılıyor.

KONGRELER BİRLİKTELİĞİ

Artık aramızda bulunmayan değerli sosyal bilimci Prof. Dr. Bülent Tanör, ulusal kurtuluş sürecinde ardı ardına düzenlenen kongreleri çok önemser ve kongreler sonrası ortaya çıkan örgütsel yapıyı ‘kongreler iktidarı’ olarak tanımlardı. Yine rahmetli olmuş ünlü tarihçimiz Sabahattin Selek’in de bu doğrultuda yorumları vardı.

Doğrusu biz de bu yaklaşımı önemsiyoruz. Ulusal kurtuluş mücadelesinin çok da bilinmeyen bu sayfalarının yeterince üzerinde durulmadığını düşünüyoruz. Bugünlerde 105. yılını andığımız Alaşehir Kongresi de işte bu çok bilinmeyen önemli tarihsel sayfalardan biridir.

105. YIL

Alaşehir Kongresi, 16 Ağustos 1919 tarihinde toplanıp 25 Ağustos 1919 tarihinde tamamlanmıştır. Dönemin zorlu koşullarında 9 gün süren Alaşehir Kongresi’nin başkanı Hacim Muhittin Bey’dir. Hacim Muhittin Bey, aynı zamanda Balıkesir Kongresi’ne de başkanlık yapmıştır. Alaşehir Kongresi, her yönüyle disiplinli ve düzenli bir kongre olmuştur. O günün ortam ve koşullarında, doğrusu böylesi bir kongrenin yapılabilmesi bile gerçekten önemli bir başarıdır.

Kongrede yapılan tüm tartışmalar, konuşmalar tutanaklara geçirilmiştir. Kongre, öncelikle milli mücadelenin askeri ve siyasi yönleri üzerinde durmuş, sorunlara pratik çözümler getirmeye çalışmıştır.

HACİM MUHİTTİN BEY

Kurtuluş ve kuruluş sonrası, kendisini Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin İzmir İl Başkanı olarak göreceğimiz Hacim Muhittin Çarıklı, gerçekten ilginç bir isimdi. Oğlu, bir dönem Tariş’te birlikte görev yaptığımız, artık aramızda bulunmayan değerli büyüğümüz Turgut Çarıklı ile zaman zaman bir araya gelip, Alaşehir Kongresi’ni ve tarihsel, kültürel, siyasal gelişmeleri birlikte değerlendirirdik.

Rahmetli Turgut Çarıklı, Türkiye’nin Paris’te kültür ataşeliğini yapmış çok değerli, birikimli, bilge bir kişilikti. Babasından dinledikleriyle kendi araştırmalarını sentezleyip görüşlerini bizimle paylaşırdı. Bu vesileyle kendisini saygıyla andığımız Turgut Çarıklı ile söyleşimizin de yer aldığı ‘Milli Mücadele ve Alaşehir Kongresi’ bölümünü içeren bir yazı dizisi ile kitap çalışmamız, 35 yıl önce yayımlanmıştı (Gâvur İzmir’den Güzel İzmir’e İmbatın Türküsü / İzmir ve Ege Yazıları - Mehmet Şakir Örs / RSM Yayını - 1989).

KONGRE ANI EVİ

Alaşehir Kongresi’nin toplandığı mekân ve kongreye ait görseller, maalesef günümüze ulaşmamıştır. Ancak kongrenin toplantı tutanakları ve aldığı kararlar bilinmektedir. Alaşehir’in CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, Alaşehir’in / Alaşehirlilerin tarihi kongreye sahip çıkması gerektiğinin bilinciyle hareket ediyor. Hafta sonu Alaşehir’de bir araya gelerek, kendisiyle uzun bir görüşme yaptık. Ahmet Başkan, görevi süresince yaptıklarını ve önümüzdeki dönemde yapacaklarını ayrıntılarıyla anlattı.  

Bu bağlamda, kentin merkezi noktasında bulunan ve eski belediye başkanlarından rahmetli Turhan Alakent’e ait ev kente mâl edilerek, bir anı evi haline getirildi. Uzun hazırlıklar ve çalışmalar sonucunda, bu mekân ‘Alaşehir Kongresi Anı Evi’ olarak hizmete girecek. Biz de bu güzel projesi için, Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu’nu kutluyor ve kendisine teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda, 105. yılında, tarihi Alaşehir Kongresi’ni selamlıyor, bu anlamlı kongreye / mücadeleye katılmış tüm yurtseverleri saygıyla anıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çiftçi nasıl üretsin? 15 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları