Mehmet Şakir Örs

Muhalefetin ve CHP’nin sorumluluğu

20 Eylül 2024 Cuma

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), tüzük kurultayı ile birlikte programını da yenileme çalışmalarına başladı. CHP’nin halen ülkenin birinci partisi olması ve önümüzdeki süreçte ülkeyi yönetmeye hazırlanması, kapsama ve etkileşim alanını genişletiyor. Eskiden CHP’nin ne söylediğine ve ne yaptığına yalnızca CHP’liler ilgi gösterirken; şimdi daha geniş kesimlerin ilgi odağı haline geliyor.

Hele son yerel seçimlerde neredeyse boydan boya CHP kırmızısına boyanan Ege’de, doğal olarak bu ilgi ve yöneliş daha da fazla. Bu ilgiden en fazla nasibini alan ve yararlanan da elbette başta CHP’nin Egeli Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere, Ege kentlerinin CHP’li başkanları oluyor. Doğrusu, bu ilgi ve duyarlılık iyi değerlendirilmeli. Bu gelişmenin siyaseten yeni olanaklar yarattığı kadar, yeni sorumluluklar yüklediği de göz ardı edilmemeli. 

KURULTAYIN ARDINDAN

CHP’nin tüzük kurultayı geride kaldı. Biz kurultayın ardından CHP örgütlerinin ve seçmeninin nabzını tutmaya çalıştık. Tüzük değişiklikleri ile ilgili farklı değerlendirmeler var. Atılan taş ürkütülen kurbağaya değdi mi? Doğrusu bu sorunun yanıtı tartışılır. Değişim beklentisi ve çıtası daha yüksekti. Bu nedenle, değişiklikleri olumlu bulanlar kadar yetersiz bulanlar da var. Ancak kurultayın olumlu ve yapıcı bir ortamda geçmesi, CHP’lilerce genel olarak olumlu karşılanıyor.

Bizim samimi düşüncemiz ise, daha önce de yazdığımız gibi, tüzük ve programın birlikte ele alınmasının daha iyi ve verimli olacağıydı. Çünkü zaman hızla akıyor. İktidar çok yıprandı. Erken seçim ortamı, beklenenden de önce gündeme gelebilir. CHP’nin tüzüğüyle, programıyla, kadrolarıyla ve örgütleriyle hızla yenilenerek, bir an önce seçime ve ülkeyi yönetmeye hazır hale gelmesi gerekiyor.

AYRIŞTIRMAYA DİKKAT!

CHP’nin tüzük kurultayından kendilerine yeterince malzeme çıkaramayan iktidar çevreleri; ellerinden geldiğince olumsuz algılar yaratmaya çalışıyorlar. Bu konuda izlenen ayrıştırma ve kutuplaştırma söylemleriyle, hem suni gündemler kotarılmaya çalışılırken, hem de kamuoyunda muhalefet ve CHP ile ilgili güvensizlik havası oluşturulmak isteniyor.

En çok üstüne gittikleri konu da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı meselesi. Şimdiden isimler üzerinden bir gruplaşma, ayrışma ve çekişme ortamı yaratılmak isteniyor. Bu oyunlara gelinmemelidir. Bizim anlamakta zorlandığımız konu ise; ‘muhalif’ olarak bilinen kimi yayın organlarının ve bazı yorumcuların, reyting / tıklanma kaygısıyla bu oyunlara alet olmaları, isteyerek ya da istemeyerek adeta iktidarın ekmeğine yağ sürmeleridir.

BAŞKANLARI SAVUNMAK

Bu dönem muhalefetin / CHP’nin en büyük gücü yerel yönetimlerdir ve belediye başkanlarıdır. CHP, buralarda başarılı olarak yerelden merkezi iktidara yürüyecektir. Dolayısıyla, yerel yönetimler siyaseten kaldıraç işlevi görecektir. Başta parti yönetimi ve başkanlar olmak üzere, herkes bu gücün ve sorumluluğun ayırdında olmalıdır. İktidarın her türlü baskısına ve hamlesine karşı, belediyeler ve başkanlar içtenlikle savunulmalıdır.

Başta ‘ahmak’ davası nedeniyle siyaseten kuşatılmak istenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere, başkanlara sahip çıkılmalıdır. Bazı çevreler tarafından ısrarla partisi dışına sürüklenmeye çalışılan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da aynı şekilde sahiplenilmelidir. Unutulmamalıdır ki; bu kritik dönemde muhalefete ve CHP’ye yapılabilecek en büyük kötülük, yersiz ve zamansız adaylık tartışması yapılmasıdır. Muhalif başkanları savunmak, onlara destek olmak; muhalefete ve CHP’ye yönelebilecek hamleleri boşa düşürmek; başta CHP’liler olmak üzere muhalefetin ortak sorumluluğudur.

***   

DGM direnişinin 48. yılı

Bundan tam 48 yıl önce, Türkiye İşçi Sınıfı ve onun devrimci sendikal örgütü DİSK, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne (DGM) karşı ayağa kalkmıştı. Yalnızca kendisi ayağa kalkmakla yetinmemiş, tüm toplumu da hareketlendirmişti. 1976 yılının 16 Eylül’ünde başlayıp 20 Eylül’üne kadar süren DGM direnişinin, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde olduğu gibi, İzmir’in toplumsal mücadele tarihinde de önemli izleri vardır. DGM direnişi, İzmir ve Ege’de önemli etkileşimler yaratmıştır.

DGM DİRENİŞİ VE İZMİR

Ülkemizde işçi sınıfının öncülüğünde ilk kez kitlesel olarak kutlanan 1976 1 Mayısı’ndan aldığı güç ve moralle DİSK, 16 Eylül 1976’da ‘genel yas’ ilan etti ve bir dizi eylemler başlattı. DİSK’in örgütlü olduğu işyerlerinde ve diğer bazı üretim alanlarında üretim durduruldu. Eylemler 20 Eylül tarihine kadar sürdü.

O dönemde İzmir’de, DİSK’in en etkin ve örgütlü sendikaları Maden-İş, Lastik-İş, Genel-İş ve Petkim-İş’ti. Direnişin en etkili olduğu bölge de Aliağa’daki rafineriler oldu. Direniş günlerinde vapurlarda, trenlerde; Konak ve Kemeraltı başta olmak üzere kentin birçok alanında; ‘DİSK’in Sesi’ gazetesinin direniş özel sayısını binlerce insana dağıttığımızı ve tüm İzmirlileri direnişe destek vermeye çağırdığımızı anımsıyorum.

‘DGM’Yİ EZDİK SIRA MESS’DE’

Direniş başarıyla sonuçlandı. DGM yasası engellendi. Direnişin en önemli boyutu, o güne kadar hep kendi ekonomik talepleri için harekete geçen emekçilerin, DGM gibi siyasal bir konuda açıktan tavır koymasıydı. Aslında bu gelişme, sonraki günlerin ve dönemlerin habercisiydi. DGM direnişinin ardından işçilerin bir önemli eylemliliği de Madeni Eşya Sanayicileri ve İşverenleri Sendikası (MESS) ile DİSK’e bağlı Maden-İş arasında yaşanan toplu iş grup sözleşmesi mücadelesi oldu. 

‘DGM’yi ezdik sıra MESS’de’ sloganıyla hareket eden maden işçilerine, İzmir’in emekçileri, aydınları, ilericileri sahip çıktılar. 1976 sonları ile 1977 yılı başlarında İzmir’in çeşitli semtlerinde dayanışma geceleri düzenlendi. Bütün bu mücadeleler, İzmir’in ve ülkemizin toplumsal mücadele tarihinde yerini aldı ve derin izler bıraktı…

İZMİR’DE BÜYÜK İŞÇİ BULUŞMASI

DİSK, DGM direnişinin 48. yılında, bugün İzmir’de büyük işçi buluşması düzenliyor. ‘Artık yeter, geçinemiyoruz! Gelirde, vergide, ülkede adalet istiyoruz!’ çağrısıyla düzenlenen eylem; saat 13.30’da Basmane’de başlayacak. Saat 14.00’de de Cumhuriyet Alanı’nda yapılacak mitingle talepler dile getirilecek.

Büyük emekçi direnişinin 48. yılında, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da katılacağı bu işçi eylemini, doğrusu çok anlamlı ve kıymetli buluyoruz. 48 yıl önceki emek direnişi ruhunun günümüzde de yaşaması / yaşatılması olarak değerlendiriyoruz.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları