Mehmet Basutçu

Oyun Atölyesi, Avrupa turnesinin ilk adımını Paris’te Gymnase Marie Bell tiyatrosunda attı

24 Eylül 2024 Salı

“Kel Diva”nın (La Cantatrice chauve), Zuhal Olcay ile Haluk Bilginer önderliğindeki yeni yorumu, İstanbul’da sahnelenmeden hemen önce çıktığı Avrupa turnesinde, ilk adımı cumartesi gecesi Paris’te attı. Bu ters süreç, önce uluslararası turne sonra ulusal prömiyer, aslında oyunun temel aykırılığına göz kırpan, hoş bir tezat.

“Kel Diva”, yirminci yüzyılın ikinci yarısına damga vuran, farklı türlerde yorumlanmaya, doğaçlamaya açık bir kült oyun. Sürrealist ve dadaist akımlar içinde yer alan, tiyatroda realizme karşı olan yazar dramaturg Eugène İonesco’nun (1909-1994) kaleme aldığı bu ilk piyes, absürt (ya da uyumsuz) tiyatronun, Paris’te 75 yıldır afişten düşmeyen küresel simgesi.

800 KİŞİLİK SALON TIKLIM TIKLIM

“La Cantatrice chauve”, yanılmıyorsam, Fransa’da ilk kez Türkçe olarak yorumlanıyor. 800 kişilik salon tıklım tıklım dolu. Turne coşkulu alkışlarla başlıyor.

Mekân çok uygun. Bulvar tiyatrosuna adını veren büyük Paris bulvarlarından birinde bulunan “Gymnase Marie Bell” tiyatrosu, bu türü simgeleyen konumu ve 1820’lerden kalma mimarisiyle, başlı başına zengin bir dekor oluşturmakta zaten.

“Kel Diva”nın, İstanbul’da 13 yıl aradan sonra yeniden seyirci önüne gelecek olan bu yeni yorumu (öncekini izlemedim), aradan geçen zamanı da içinde yoğuran yeni bir versiyon kuşkusuz. Örneğin, cep telefonları, tabletler ellerden düşmüyor. Kimi sözcükler ya da halk deyişleri, ülkemizin güncel sorunlarına yönelik incelikli taşlamalara dönüşünce, salon kahkahalara boğuluyor. Paris’te, Türkçe konuşan bu kadar çok tiyatro meraklısının, yüz Avro’yu aşan bilet fiyatlarına karşın burada toplanmış olması da ayrıca sevindirici bir olay.

Oyun sonunda kısaca konuşma olanağı bulduğum Zuhal Olcay mutlu ve heyecanlı. “La Cantatrice chauve”un 1957 yılından bu yana sahnelendiği, Paris’te Saint-Michel meydanı yakınlarında bulunan “La Huchette” tiyatrosu yöneticisinin, “Oyun yaklaşık 40 ülkede, farklı dillerde ve biçimlerde yorumlandı. Bu akşam izlediğim “Kel Diva”, en başarılı, en özgün örneklerinden biri” sözlerinden duyduğu mutluluğu dile getiriyor. Venedik Festivali’ne gelemeyen Haluk Bilginer-Onassis’e, oyunu İstanbul’da yeniden izlemeye koşa koşa geleceğimi söylüyorum...

Ardından hemen, La Huchette”te, ilk mizansenine yakın biçimiyle seyirci önüne gelen “La Cantatrice chauve”un salı akşamı yapılacak ilk gösterisi için yerimi ayırtıyorum. Bakalım, 40 yıl önce, öğrenciyken izlediğimi sandığım oyunun anısı, belleğimin derinliklerinden çıkıp gelecek mi?

“Kel Diva” ile “La Cantatrice chauve” arasındaki karşılaştırmalı yorumları o zaman, sıcağı sıcağına yapmak kuşkusuz daha sağlıklı olacaktır...

GÜNCEL...

Tiyatro sanatına ve tarihine meraklı olanlar için kaçırılmaması gereken bir oyun “Kel Diva”. Yaşamlarımızın önemsediğimiz, hatta zaman zaman ciddiye bile aldığımız “temel anlamsızlığına”, belki de “gülünç saçmalığına” ışık tutan İonesco, özünde doğurgan, her döneme uyarlanabilecek esnek metniyle güncelliğini hiç yitirmiyor. Türk izleyici, sanki Nasrettin Hoca’dan beslenmiş, Aziz Nesin ile yoldaşlık etmiş diye de düşünebilir.

Aslında her izleyici, sahnedeki altı oyuncunun sergiledikleri kimlikler, ilk bakışta saçma sapan gözüken hikâyeler ve davranışlar gerisinde, hem kendini hem de yakınlarını dilediği gibi algılayacak; kendi absürt tiyatrosunu, yavaş yavaş kendisi yazacaktır. Konu vodvil, absürt tiyatro ve sürrealizm olunca, bu güzel simgesel mekân seçiminin, ne bir rastlantı, ne de bilinçli bir arayışın sonucu olmadığı düşüncesi hınzırca takılıyor aklıma.

Bulvar tiyatrolarında sahnelebilecek kadar ilginç ve sıradan gerçek öyküler, otuz yıl öncesinden çıkıp geliyor. O zamanlar, Gymnase tiyatrosu yöneticisinin damadı bir Türk olduğu için kolayca kurulan ilişkiler sayesinde kapılarını Türk sanatçılara açan bir yerdi Gymnase tiyatrosu ve bu yakınlık hep süregeldi.

“Kel Diva” turnesinin Paris ayağının organizasyonunu üstlenen, çok kimlikli Ali İnan (oyuncu, kültür derneği kurucusu, sinema salonu yöneticisi, dağıtımcı, lokanta işletmecisi...) bir zamanlar tiyatronun çatı katındaki bir odayı kendine çalışma ve konaklama mekânı bile edinmişti.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları