Mehmet Ali Güller

Ekonomide Amerikancılık, dış politikada milliyetçilik olmaz

08 Eylül 2022 Perşembe

Kazıdıkça yolsuzluğun çapı büyüyor ama bir yandan da çember Saray’a doğru daralıyor. Baksanıza, adı geçen cumhurbaşkanlığı danışmanlarından biri istifa etti, diğeri görevden alındı.

Şimdi iktidar kurmayları bunu bir “arınma fırsatı” gibi sunarak sanki yolsuzluk merkezde değil de çevredeymiş gibi algı oluşturmaya çalışıyor. Oysa “yangını bile Erdoğan’ın talimatıyla söndürmeye” şartlanmış bir yapıda, Saray’ın yolsuzluklardan bihaber olması mümkün değil.

AKP’NİN EKONOMİ-POLİTİĞİ

Asıl mesele şu: Finans kapitalin egemen olduğu bir rejimde yolsuzluk olmaması zaten mümkün değil. Paradan para kazanma rejimi sürekli yolsuzluk üretir. Bu, yönetimlerin durumuna göre daha çok ya da daha az olur.

AKP iktidarı ise birçok kez belirttiğimiz gibi, mali sermayenin/finans kapitalin partisidir. Bunu en son “kur korumalı mevduat” programıyla bir kez daha ortaya koydular.

Sistem özetle, bankaya para yatıramayacak kadar yoksul olanların, bankaya yatıracak kadar parası olanların faizini ödemesidir. Bu sistemde banka iki kez kazanır. Hem iktidar desteğiyle para toplar, üstelik faizin bir bölümünü Hazine yani halk üstlenir, hem de topladığı o paraları üç kat faizle sanayiciye kredi olarak satar. Diğer yandan ABD’nin doları yanında, “kur korumalı mevduat” ile bir de “günlük Merkez Bankası doları” fiilen ortaya çıkmış olur. Netice itibarıyla Erdoğan-Nebati programıyla bankalar büyük kârlar yapmış durumda. Bu program, neoliberalizmin zirvesidir.

Erdoğan-Albayrak gibi Erdoğan-Nebati programı da son tahlilde Londra tefecilerine ve New York bankerlerine çapalıdır. Baksanıza, ABD’nin TÜSİAD’a gönderdiği uyarı mektubu için “o mektup TOBB ve MÜSİAD’a da gitti, standart bir mektup” diye nasıl da normalleştiriyor Nebati!

Özetle AKP’nin 20 yıllık ekonomi-politiği, sapına kadar Amerikancıdır; Wall Street’ten offshore’lara kadar... Ve bu borcu borçla ödeme sistemi, rezervleri boşaltmış, borçluluğu gayrisafi milli hasılanın yarısından fazlasına getirmiştir.

BİR ÖRTÜ OLARAK MİLLİYETÇİLİK

İktidar, bu tabloyu örtmek için, dış politikada milliyetçilik yapmaktadır. Tabii gerçek bir milliyetçilik değil bu. Son örneği Yunanistan’a birkaç gündür üst üste “Bir gece ansızın geliriz” denmesidir.

Oysa iktidarın görevi “bir gece ansızın gelmek” değil, 152 ada, adacık ve kayalığın işgal edilmesini engellemek için gözünü geceleri açık tutmaktı. Gerçek milliyetçilik oydu. İşgal olduktan sonra Erdoğan’ın “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz” demesi milliyetçilik değil, en hafifinden görev ihmalidir.

Erdoğan’ın “Yunanistan’a tek cümlemiz var, İzmir’i unutma” demesi milliyetçilik değildir; milliyetçilik dün “keşke Yunan kazansaydı” diyen AKP’nin akıl hocası Kadir Mısırlıoğlu’na, bugün “9 Eylül’de kurşun atılmadı” diyen AKP’li eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a “hadi oradan” diyebilmektir.

Abdülhamit sondaj gemisinin Antalya Körfezi’nde arama yapması milliyetçilik değildir, iki yıl önce Türk firkateynlerinin kovduğu İtalyan ve Fransız sondaj gemilerinin geri dönüşünü engelleyebilmektir milliyetçilik.

Milliyetçilik, Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan edebilmektir.

YURTSEVERLİK VE ANTİEMPERYALİZM

Milliyetçilik ilkesel olarak toplumsal hayatın bütününü kapsar. Siyasal, ekonomik, güvenlik, kültürel toplumsal hayatın bir bölümünde gayri milli, diğer bölümünde milli olunmaz.

Milliyetçiliğin iki temel ölçütü vardır; yurtseverlik ve antiemperyalizm. Ekonomi-politiği Amerikancı olanın, dış politikasının gerçekten milliyetçi olabilmesi mümkün değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları