Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Neden Bocalıyoruz? Çözüm Ne?

26 Kasım 2022 Cumartesi

İleri görüşlü toplumbilimcimiz Niyazi Berkes’in “200 Yıldır Neden Bocalıyoruz?” adlı yapıtı, Türkiye’nin gelip dayandığı yer açısından hiç de eskimemiştir.

Bocalama sürmenin ötesinde daha da derinleşmiştir.

Neden?

Tüm uygarlaşma atılımlarını ve ilerlemeleri yüzyıllar boyunca reddetmiş Osmanlı, 19. yüzyılın başından başlayarak dinsel ve geleneksel yapısından vazgeçmeden Batı’nın güdümünde bir yenileşme çabası içine girmiştir. Ancak, Batılı olabilmenin olmazsa olmaz toplumsal ve ekonomik gereklerini yerine getiremediği, ortaçağcı yönetim sisteminde ayak direttiği için giriştiği reformlar, onu sömürge konumuna getirmiş, zaten yıkılmış olan yapısını çürütmüştür.

Berkes’in de vurguladığı gibi, 200 yıllık bocalamadan sonra Kemalizmin açtığı yolda Türk ulusu, kısa zaman içinde ileri bir toplum durumuna gelme şansını ele geçirmiştir. “Türk Aydınlanması” olarak deyimlenen bu büyük atılım, emperyalizmin ikinci paylaşım savaşı sonrası sekteye uğramış, bocalama sürmüş ve bugüne gelinmiştir.

Tıpkı Tanzimat döneminde olduğu gibi, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrası Türkiye’yi yöneten sağdan sola hemen hemen tüm siyasi yönetimlerin, emperyalizmin yeni masalı küreselleşmenin resmi ideolojisi olan neoliberalizmi bir kurtuluş reçetesi gibi görmeleri; ülkeyi hem ekonomik hem de siyasal açıdan derin bir bunalıma sürüklemiştir.

Bu süreçte, basın-yayın organları, okullar, üniversiteler ve günlük siyasetin yürüttüğü; bir uygarlık ve bağımsızlaşma atılımı olan Cumhuriyet’in kuruluş sürecini yok sayma, suçlama, kötüleme kampanyasının ardından beklenen olmuştur: Başta Cumhuriyet olmak üzere 1923 devriminin tüm toplum yararına uygarlık adımlarına başından beri karşı duran karşıdevrimcilerin en gerici takımı ülkenin başına taşınmış; onlar da bu fırsattan yararlanarak, meşruti monarşi bulamacı olan bir sistemi anayasallaştırarak, medreselerden tutun şeyhülislamlığa değin saltanatın tüm kurumlarını geri getirmeyi başarmışlardır.

Türkiye’yi 200 yılı da aşmış bulunan bocalamadan sıyırmanın tek yolu; Osmanlı’nın yaptığı gibi birtakım üst yapı reformları yapmak için debelenmek yerine, halkı ezen sömürgen neoliberal ezberden; erkeği, çocuğu, en çok da kadını ile tüm yurttaşları ortaçağcı kafanın cenderesinden kurtaran bir düzen değişikliğinden söz etmekten, onun için tasarımlar geliştirmek ve çalışmaktan geçer. Üstelik adanmışlıkla çalışmaktan geçer. Bunun için de emek gerekir, sağlam birikim gerekir, kirlenmemiş olmak gerekir, akıllı, tutarlı olmak gerekir. En önemlisi de tarihsel bilinç gerekir.

Açıkçası bugünkü siyasetin, küflenmiş bir yorgan, güvelenmiş bir halı gibi havalandırılmaya, güneşlendirilmeye gereksinimi vardır.

Neredeyse 40 yıldır yozlaşmış, bağımlılaştırılmış, düzeysizleştirilmiş, halksızlaştırılmış siyaset tarafından üstü bilerek ve istenerek tozlandırılmış halkçı-devrimci-Cumhuriyetçi hareketin yeniden diriltilmesi yadsınmaz bir gerekliliktir.

Türkiye’nin ve giderek yoksullaşan halkın geleceği; şu mu aday olsun, bu mu aday olsun; bundan mı daha iyi reis olur, şundan mı gibi çok sığ ve içeriksiz siyasaya bırakılamayacak kadar değerli ve önemlidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları