Cumhuriyet ilan edilmiş, egemenlik ulusa devredilmiş, halka kendi kendinizi yöneteceksiniz denmiş. Sizi sömürecek padişah, sultan, ağa, bey, şıh, şeyh kalmadı onları tanımayın, başınızda boza pişirilmeyecek denmiş.

Buna karşın, Kurtuluş Savaşı’nda yoksul halk ile bir avuç yurtsever asker, sivil aydın yurdu işgal etmiş sömürgenlerle boğazlaşırken kılını bile kıpırdatmayan bir yobaz ağa, Şeyh Sait halk yönetimine karşı ayaklanmış. Sömürdüğü insanlar da peşinden...

Dogmadan sıyrılamayış...

Cumhuriyet, çiftçiyi topraklandırmak istemiş, yasa hazırlamış; Meclis’teki ağa, bey, mütegallibe takımı önerge vermiş, ardından parti kurmuş, sözüm ona “demokrat” olmuşlar. Başta yoksul çiftçiler olmak üzere büyük çoğunluk da peşlerinden gitmiş...

Kadercilik...

Ağa, bey, mütegallibe takımı; dünya sömürgenlerine karşı ilk ve örnek bağımsızlık savaşı vermiş ülkeyi emperyalizmin güdümünde Kore Savaşı’na sürüklemişler, yoksul köylerden gelen Mehmetçik’in kanını ABD çıkarları adına döktürmüşler, karşılığında bağımlılığın askeri iliştirilmişliği NATO’ya girmişler, ikili anlaşmalara gözü kapalı imzayı basmışlar... Sandıktan yine “demokrat”lar çıkmış.

Cahillik...

Çokuluslu bir şirketin temsilcisi Süleyman Demirel “adalet”i kuracağını ileri sürmüş, devalüasyonlar yapılmış, milli petrol davasından vazgeçilmiş, alaturka kapitalizm ile halk yoksullaşmış, darbeler yaşanmış, kardeş kavgalarına düşülmüş, binlerce insan sokak ortalarında öldürülmüş. İktidar yine de “Çoban Sülü’nün adaletine” teslim edilmiş... 

NATO kafa...

Emperyalizmin emriyle darbe yapan beş faşist generalin ekonomi kurtaran bakanı Turgut Özal, ABD’den “sivil yönetime geçiş” kurtarıcısı olarak döndürülmüş. Köşk papatyaları, özelleştirme zenginleri türetilmiş, tarikatçılar kollanmış, anayasa delinmiş, işçi düşmanı Çankaya’nın şişmanı olmuş.

NATO mermer...

Gelmişiz bugüne.

Pırasa 7 lira, ayva 8 lira! 

Düşünün, ayvayı bile yiyemiyoruz. 

Başımızda padişah var. Hilafet isteyen isteyene. Tarikatlar, cemaatler gençliğin üzerine çöreklenmiş, kadınlar karabasanda. Her gün zam, zam, zam.

İşsizlik, çaresizlik, açlık, geleceksizlik, umutsuzlukla çerçevelenmiş bir yaşam sürüp gidiyor...

Anketlere bakıyorsunuz, reisçiler yine önde. 

Değerli hocamız Prof. Dr. Bilsay Kuruç, bunlara “razı olanlar” diyor.

İşin ilginç yanı, razı olmayanların hak ve hukukunu savunması gereken kurumlar da, razı olmayanları, razı olanlara razı etmeye çalışıyorlar.

Böyle bir ülke...

ŞİDDET İŞARETLERİ

İnadına havaalanı yaptılar. İlk kar düştüğünde, havaalanı da, yolcular da rezil, kepaze oldu.

İnadına Taksim’de, Çamlıca’da cami yaptılar. Oralarda ibadet edileceğine, siyasi nutuk atılıyor.

Dil koparacaklarmış!

İnadına adaletten vazgeçtiler. Adalet Sarayı önünde toplaşıp kafaya sıkmaktan söz ediyorlar.

Birkaç hafta önce de, benzer sözler söylemişlerdi. Ortalığın karışacağını, kaos yaratılacağını, açıkça kan akacağını ileri sürmüşlerdi.

Gidecekleri anlaşıldı, şiddetle iktidarda kalmaya niyetleniyorlar.

Halkın sağduyusu, bu inadına yürütülen oyunbazlığa olanak vermeyecektir.