Çöküşe Doğru

14 Kasım 2020 Cumartesi

İlk büyük sarsıntı, demokratik rejimin tüm kurumlarını yıkmak üzere taşeronluk yaptırdığı casusluk cemaati ile kurduğu iktidar ortaklığının bozulması ile yaşanmıştı.

Kendisini güvene almak için düzeni değiştirip Saray’a sığınmasının bir yararı olmadı.

İkinci büyük sarsıntı, “kardeşim” dediği Abdullah Gül ve ekibi ile başbakan yaptığı Ahmet Davutoğlu’nun yanından kopması ile gerçekleşti.

Üçüncü büyük sarsıntı, doğrudan aile içinden, damattan geldi.

Giderek sıkışıyor ve yalnızlaşıyor.

Artçıları ile birlikte sürecek olan sarsıntıların gelip varacağı yer çöküştür.

Kurulu Düzen

Demokratik oldukları savındaki ülkelerin her birinin tarihsel süreçlerine dayanan kendine özgü yönetme biçimleri vardır. Kurulu düzen diyebileceğimiz bu yönetme biçimi, siyasal gelenekleri de içeren hukuksal yapılara yaslanır...

Örneğin, ABD’deki kurulu düzeninin aktörlerini Barış Doster köşesinde şöyle özetledi:

Sivil - asker bürokrasi, kongre, dışişleri, savunma, maliye bakanlıkları, istihbarat kuruluşları, büyük sermaye, Yahudi lobisi ve diğer etkili lobiler, medya ve akademi.  

Dünyayı bir ahtapot gibi saran tekellerin anayurdu olan ABD yönetimi, işte bu kurum ve belirleyici örgütlerin bileşimi üstünde yükseliyor.

Trump, başkanlık döneminde bu bileşimi yok saymış, faşizme evrilen başına buyruk bir yönetim sergilemeyi yeğlemiş, kurulu düzenin aktörlerini kişiselleştirmek istemiş ya da karşısına almış, Ali Sirmen’in vurguladığı gibi, ülkesini nefrete dönüşmüş bir gerginlik ve bölünme çıkmazına sürüklemişti.

Biden’in başkan seçilmesi ve ilk açıklamaları, bu ülkedeki “birliğin ve demokrasi”nin ABD’nin kurulu düzeninin algıladığı biçimde onarılacağı anlamına geliyor.

Son ABD seçimlerinin sonuçlarından, ülkesindeki kurulu düzeninin araçları ile iktidara geldikten sonra onları yok sayarak ya da yok ederek tek başına, aklına estiği gibi bir yönetime yönelenlerin çıkaracağı önemli dersler var.

Damadın sözüyle:

“Cenab-ı Allah onların sonunu hayreylesin.”

Orhan Veli’nin Mektubu

Bugün, Orhan Veli’nin aramızdan ayrılışının 70. yıldönümü. 

Ve bugün biz, babadan kalma kitaplar arasında saklı bir tarihi belgeyi okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.

Orhan Veli’nin Mart 1953 baskısı Varlık Yayınları’ndan “Nesir Yazıları” kitabı arasına konmuş bir mektup bu...

Yaprak dergisi başlıklı küçük bir kâğıda el yazısıyla yazılmış mektup, 10 Ekim 1949 tarihini taşıyor. Orhan Veli, Turhal’da hekimlik yapan Ceyhun Atuf Kansu’ya göndermiş. “Sevgili doktorcuğum” diye başlıyor ve şöyle sürüyor:

Son yolladığın yazını pek sevmiştik. Fakat ben bir eşeklik neticesi yazıyı kaybettim. Hem bulurum ümidiyle hem de utancımdan sana bir şey yazamadım. Bize Yaprak’lık yazılar gönderirsen çok memnun olacağız. İlk sayımız ay başında çıkmış olacak. Bekliyoruz. Sevgiler, hasretler.

Kitabın sayfaları arasında mektupla birlikte bir de kesik var. Kesik, 16 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyet gazetesinden:

Orhan Veli zehirlenme neticesi öldü.

Bilen bilir:

Şairler, kardeştir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları