ABD'nin Öngörüsü

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Emekli diplomat-yazar Daver Darende, son kitabı Devler Devcikler-Türkiye Üzerine Oynanan Oyunlarda, eski ABD Başkanı Bush döneminin Dışişleri Bakanı Riceın 7 Ağustos 2003te Washington Post gazetesinde yayımlanan ve Büyük Ortadoğu Projesini anlattığı Ortadoğuyu Değiştirmekbaşlıklı makalesini anımsatıyor. Rice, ABDnin hedeflerini şöyle sıralamış:

ABD bu proje ile kendisine rakip olabilecek muhtemel bir gücün oluşmasını engellemeye çalışacaktır. Ortadoğu gibi son derece önemli, enerji ve petrol alanı zengin bir bölgeyi denetim altına alması zorunludur. İsrailin güvenliği güçlendirilecektir.

Rice, Ortadoğu ile birlikte Kafkasya ve Orta Asyada 22 ülkenin sınırlarının değişeceğinden de söz etmiş:

Fastan Basra Körfezine kadar Ortadoğuda yer alan 22 devletin rejimleri, sınır ve haritaları değişecektir.

Aradan 10 yıl geçmeden Riceın öngörüleri yaşama geçti. Fastan Basra Körfezine birçok ülkenin rejimi Arap Baharıdenen işbirlikçi kalkışmalarla değiştirildi.

Türkiyede de AKP, BOP kilidine maymuncuk oldu. 1923 Cumhuriyeti yerine tam bağımlı, piyasasever ılımlı İslam federasyonunun temeline son taşlar konuyor.

Üniversiteler Sustu mu?

Üniversiteler sustu mu, susturuldu mu? Yoksa her ikisi birden mi?

TÜMÖD Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklıya göre, üniversiteleri hedef alan baskıcı uygulamalar yoğunlaştıkça üniversitelerin suskunluğu artıyor. Üniversiteler kendilerine yönelik bakıcı ve hukuk dışı uygulamalar karşısında suskun kaldıkları ölçüde de bu tür uygulamaların ölçüsü büsbütün kaçıyor:

12 Eylülün eseri olan YÖKün üniversitelerin suskunluğa gömülmesinde rol oynayan başlıca unsur olduğunda kuşku yoktur. Ancak günümüzde üniversitelerin ve genel olarak aydınların başına getirilenleri yalnızca YÖKle bağlantılı olarak açıklamak mümkün değildir. Bugün ne ile suçlandırıldıkları bir türlü anlaşılamamış olan yüzlerce bilim insanı ve aydın özgürlüklerinden yoksundur.

Mevcut koşullarda neyin suç olduğu anlaşılmaz olmuştur. Tüm aydınlar gibi üniversitede görevli olanlar da, her an neyle suçlandıkları belli olmaksızın gözaltına alınma veya tutuklanma tehlikesiyle burun buruna olduklarının bilincindedirler. Böyle bir durumda suskunluğun giderek sözde bir kurtuluş yoluymuşçasına yaygınlaştığına tanık olmaktayız.

Konuşmak kadar, belki ondan daha çok, konuştuklarınızı duyurabilecek yollara ve vasıtalara sahip olmanın önemine de değindi Prof. Işıklı ve haklı olarak medyaya yüklendi:

Günümüzde üniversitelerin suskunluğunu eleştirmeyen köşe yazarı yok gibidir. Ne var ki bunlardan çok azı, üniversitelerden yükselen tepkilere köşelerinde yer vermektedir. Oysa tüm güçlüklere rağmen üniversitelerimizde çok sayıda öğretim üyeleri dernekleri kurulmuştur ve bunlar -yurdun en ücra köşeleri dahil- değişik yerlerde faaliyetlerini sürdürmektedir. Tüm ülke çapında etkinlik gösterme kararlığıyla yola çıkan, mevcut dernekler içinde kuruluş tarihi itibarıyla en eskisi (1986) olan ve bazı illerde de şubesi bulunan bizim derneğimiz TÜMÖD, mevcut derneklerle uyum ve birliktelik içinde olmaya büyük özen göstermektedir.

Kazanacağız!

Gözü karartanlara karşı biz gönlümüzü karartmayacağız.

Karartmıyoruz da...

Derneklerimizi çalıştırıyoruz, dayanışmamızı pekiştiriyoruz, eleştirilerimizi sürdürüyoruz, haksızlıklara boyun eğmiyoruz, en azından ne olup bitiyor algılıyor ve sorguluyoruz.

Direneceğiz ve kazanacağız. Çünkü biz, bir büyük devrime dayanıyoruz.

Şöyle ya da böyle, geç ya da erken aydınlanma devrimi yaşamış toplumların geriye gidişleri zordur. Bilinçsiz kesimi bile aydınlanmanın ve uygarlığın tadına varmıştır. Yaşamına kattığı değerleri bilir.

Unutmamak gerekir ki, toplumumuz zırt pırt özel yaşamına el atılmasını da pek sevmez. Ne içtiğine, ne yediğine, nasıl giyinmesi, nasıl konuşması, çocuğunu nasıl yetiştirmesi gerektiğine karışılmasını pek istemez.

Çok gelişmemiş olsa da demokratik geleneğe sahiptir. Başına çöreklenenlerden hoşlanmaz. Padişahlık sevdasına düşenleri sezer, ensesinde boza pişirmek isteyenleri de.

Çarıklı erkânıharp bile; sinsiyi, zulüm edeni, ikiyüzlüyü, işbirlikçiyi, zorbayı bilir; baktı baştakiler çok açık veriyor, desteksiz atıyor, güçten düşüyor, işine de geliyorsa altlarındaki koltuğu bir anda çekiverir.

Biz, arı örneği, kovanımıza bal taşımaya devam edelim. Bugünler geçecek, beklediğimiz baharlar açacak, biz kazanacağız!

Şemdinli ve Foça

TRTyi şeştirseniz de, açılıp saçılsanız da, Türk tanımlamasını anayasadan söküp çıkarsanız da, yerel özerkliği verseniz de durmayacaklar...

Hedef, bir başka güdümlü bahar yaratmak çünkü.

Fos!

Test uçuşunda demişlerdi. Vuruldudemişlerdi. Fos çıktı.

Az kaldı Suriye ile savaşa sokacaklardı.

Ya girseydik?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları