İrfan Hüseyin Yıldız

Servet transferi ve iktidar

04 Ağustos 2024 Pazar

Türkiye ekonomisi yıllardır bir türlü belini doğrultamıyor. Peki bunun asıl nedenini hiç düşündünüz mü? Evet, akılcı, bilimsel ve yurtsever topyekûn bir kalkınma stratejimiz yok ama buna imkân vermeyen bir ahlak anlayışı da ekonomide büyük yaralar açıyor. Seçimsiz dönemlerde icat edilen ekonomik modellerin tümünde temel amaç yandaşlara servet aktarma olduğu için seçim dönemlerinde ise ne pahasına olursa olsun seçimi kazanmak hedeflendiği için ülkenin bütün makro ekonomik dengelerinin altüst edildiğini görüyoruz. Sonra da bir sihirli değneğin bu gidişi değiştirmesi bekleniyor. 

Kamu mallarının ve kamu kaynaklarının bin türlü yöntemle yıllardır nasıl iktidara yakın guruplara aktarıldığının ayrıntılarına girmeyeceğim ancak bu nedenle büyüyen bütçe açıklarından emekçileri sorumlu tutmak büyük insafsızlık oluyor. Bu yazımda daha çok genel ekonomik kurgular üzerinde nasıl tüketildiğimizi ele almak istiyorum.

DÜŞÜK FAİZ VE CARRY TRADE DÖNEMİ

Ekonomi zar zor dengedeyken aniden “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” denildi, “nas” var denildi, Eylül 2021’de faizler indirilmeye başlandı, ucuz krediler dağıtıldı, kuru tutmak için rezervler eritildi, olmadı klasik ekonomiden epistemolojik bir kopuşla “kur korumalı mevduat” (KKM) icat edildi, para sahiplerine büyük kur farkı bedelleri ve faizler ödendi. 

Enflasyonda dünyanın zirvesine çıkınca, bu sefer bunun rasyonel bir zemin olmadığı, enflasyonun altındaki faiz oranlarıyla piyasaların dengelenemeyeceği ve enflasyonla mücadele edilemeyeceği teşhisi konularak faizler artırıldı ve “carry trade” dönemine girdik. Kur kontrolde tutuldu ve yüksek faizle para kazanma dönemi başladı, bu işten de aynı kesimler para kazanırken KKM’den kazananlar gibi bunlar da neredeyse hiç vergi vermediler. Dışarıdan gelen sıcak para için ise bu durum ballı börekli döviz bazında yüksek faiz kazancına dönüştü.  

Ancak bu gidişin de uzun vadede sürdürülebilir olmadığı görülüyor. Reel kesimin dövize ulaşma maliyeti giderek artıyor, sıkı para politikası nedeniyle Türk Lirası finansmanına erişim de zorlaşmış durumda, bu finansman maliyetleriyle reel sektörün işlerini döndürmesi zor görünüyor, üstelik kontrollü döviz kuru nedeniyle ihracat yapma kapasiteleri de zayıflıyor. 

STAGFLASYON KAPIDA

Bir yılı aşkındır sözde enflasyonla mücadele ediliyor. Çünkü kamuda tasarruf sözde kaldı, sadece emekçilerin ücretleri ve emeklilerin maaşları baskılandı. Ocak-haziran dönemi merkezi yönetim bütçe açığı 747.2 milyar liraya çıktı, bunun 574.4 milyar doları faiz ödemelerinden kaynaklanıyor. Merkez Bankası’nın ödediği bedeller buna dahil bulunmuyor.

İTO verileri; temmuz ayında perakende fiyatların bir önceki aya göre aylık yüzde 4.21 oranında, bir önceki yılın aynı ayına göre (yüksek baz etkisine rağmen) yüzde 72.80 oranında arttığını gösteriyor. TÜİK pazartesi günü ne açıklar? Artık bunun çok bir anlamı bulunmuyor. Temmuzda elektriğe yapılan yüzde 38 zamdan sonra ağustosta evlerde kullanılan doğalgaza da yüzde 38 zam yapıldı. Ortadoğu’nun giderek karıştığı dikkate alınırsa her fırsatta akaryakıta yapılan zamların daha da artacağı anlaşılıyor. Dünyada gıda fiyatları düşerken bizde artıyor. Bugünden görünen, baz etkileri geçtikten sonra 2024 ve 2025’te öngörülen enflasyon hedeflerine ulaşmak pek mümkün görünmüyor.

Öte yandan yüksek enflasyonla birlikte ekonomide daralma işaretleri de geliyor. İSO için hazırlanan Türkiye imalat PMI endeksi, temmuz ayında 47.2 ile önceki aya göre 0.7 puan azalarak son dört aydır eşik değerin altında kalıyor. 2024 yılı temmuz ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi, bir önceki aya göre 9.3 puan azalarak 45.6 değeri ile referans değerin altında bulunuyor. Bu dönemde, hizmet sektöründe bir önceki aya göre 10.9 puan azalış olurken sanayi sektöründe ise bir önceki aya göre 4.3 puan azalış görülüyor. Sanayi sektöründe siparişler azalırken hizmet sektöründe girdi alımları düşüyor ve iş hacminde daralmalar olduğu görülüyor. 

Ayrıca ekonomideki daralmayı, bankalarda artan takipteki alacaklarından, artan konkordato başvurularından, iflas dosyalarından, kapanan işyeri sayılarından ve düşen ekonomik güven endekslerinden de görebiliyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı ise çıkardığı vergi yasalarıyla yine kümesteki kazlara yüklenmeyi, enflasyon muhasebesiyle geliri olmayanlardan vergi almayı tercih etti. Kayıt dışılıkla gerçek bir mücadele yerine eskimiş götürü yöntemlere ve ceza artışlarına başvuruyor. Böylece önümüzdeki vergi aflarının da zemini hazırlanmış oluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları