İlhan Selçuk

Ne Kürtçüyüz, Ne Türkçü, Ne de Nazi...

30 Kasım 1992 Pazartesi

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Ne Kürtçüyüz, Ne Türkçü, Ne de Nazi...

Nazi, Almanca national sozialistin kısaltılmışı. Daha yaygın kullanımıyla faşist sözcüğünün anlamdaşı. Ne var ki Alman nazizmiyle İtalyan faşizmi arasında da ayrımlar bulunuyor. Şimdi bu girdi çıktıları ele almak işi uzatır. Ben konuya bir başka yerden girmek istiyorum; yazının başlığını koyarken önce şöyle yazmayı düşün­müştüm:

Ne Kürtçüyüz, ne Türkçü, ne de Almancı...

Ancak sözcüklerin serüveni ilginçtir. Bir sözcük do­ğar, büyür, gelişir, zenginleşir ya da yoksullaşır. Ana­doludan kalkıp gurbete giden emekçimize Almancı adı takılmadı mı!.. Demek ki Türkçüile Almancıaynı anlamı vurgulamıyor. Naziye gelince, daha yaygın bir kapsamı var, Nazi yalnız Almandan olmaz ki; Türkten, İtalyandan, Kürtten, Arnavuttan da çıkar.

*

Nitekim çıkıyor...

Daha önce bu köşede yazmıştım; ama deneyimle saptanmıştır ki bir kez yazmak yetmiyor...

Yineleyeyim:

Türk olmak başka, Türkçü olmak başka...

Kürt olmak başka, Kürtçü olmak başka...

Türklerde milliyetçilik bilinci 20nci yüzyılın başında yalazlandı...

Ateş, yürekleri öylesine dağladı ki çarçabuk Türkçülü­ğe kaydık; Mehmet Emin Yurdakul ne diyordu:

Ben bir Türküm dinim cinsim uludur,

Sinem özüm ateş ile doludur.

Turanı fethetmek, Pantürkizmi amaçlamak; hep o ate­şin körüklediği atılımlardır. Ama Atatürk, Türkçülüğe karşı çıktı, Türkçülük ideolojisinin yuvalarını oluşturan Türkocağıörgütünü kapattı, şubelerine kilit vurdu, Halkevini kurdu. 1911den başlayarak 11 yıl iç ve dış sa­vaşla kurulan Cumhuriyet Türkiyesinde barışa özlem vardı, Anadoluculuknemize yetmiyordu?..

Ancak milliyetçiliği çağdaş anlamıyla özümsemek; nazizmden, faşizmden, ırkçılıktan bağımsızlaştırmak kolay değil...

Kolay olmadığını bugünkü Almanyada bile görüyo­ruz; Goethenin, Beethovenin, Kantın torunları, nasyo­nal sosyalizmin bayrağını yine dalgalandırmıyorlar mı?

*

Kürtlerin, 1990lar Türkiyesinde kimlik arayışını da Kürtçülükten ayırmak gerek.

Çünkü Kürt halkı acı çekti, ezildi, horlandı, kültürünü işlemek olanaklarından yoksun bırakıldı; elbette tepkile­ri de sert olacak, kimilerini savuracaktır; şimdi bir Kürt çıkıp da Mehmet Eminin dizelerini kullanırsa:

Ben bir Kürdüm, dinim cinsim uludur,

Sinem özüm ateş ile doludur.

Ne diyebilirsiniz?

Denecek şey şu:

- Aman kardeşim, sende milliyetçilik duyguları yeni parlıyor. Bu, en tehlikeli dönemdir. Türkler, yüreklerindeki ateşle Orta Asyaya kendilerini vurdular, büyük düş kırıklığına uğradılar. Sakın düşlemler peşinde koşma!.. Milliyetçiliğini sınıfsal bilincin süzgecinden geçiremezsen, Anadolu halkını birbirine kırdırmak isteyen emper­yalizmin tuzaklarına düşersin...

Dinler mi Kürt kardeşimiz?

Anadoludaki çelişkiyi sosyalizmin sermaye-emek bi­lincine oturtmak istedin mi, Kürtlerin değil, ama Kürtçü­lerin tepkileri birdenbire sertleşiyor...

Canları sağ olsun...

*

Naziye, faşiste, ırkçıya, şovene her yerde karşı çıkmak insanlık borcu...

Çağdaşlık yasası...

Almanyada, Anadoluda, Irakta veya bir başka yerde fark etmez; Nazi hangi din ve milliyetten olursa olsun, fark etmez; zaman ve mekân değişik olabilir...

Yine fark etmez.

Meşrutiyette yalnız Türkçüler yok, başka şairler de var, Fikret ne diyor:

Vatanım ruy-i zemin..

Milletim nev-i beşer...

(30 Kasım 1992 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları