İlhan Selçuk

Ne Bir Fazla, Ne Bir Eksik...

23 Temmuz 1992 Perşembe

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Voltaire...

“Aydınlanma Çağının büyük düşünürü!..

18’inci yüzyıl, bütün dünyaya aklın ışığını saçan görkemli bir dönem değil mi!..

Evet; ama, çağlar, süreçler, zamanlar, dönemler iç içe yaşanıyor. Bir zamanda, çeşitli mekânlar; bir mekânda, çeşitli zamanlar birbirine eklemleniyor.

Fransa’da “büyücüdür” suçlamasıyla son “cadı kadın’’ odun ateşleri üstünde cayır cayır yakılırken, Voltaire, Paris’te gözaltına alınıyordu.

İkisinin de tarihi 1718!

*

Kadınların aşağılanması yalnız İslam dünyasında ge­çerli değildir; kadın ile günah kavramları geçmiş zamanlarda hep özdeşti. Kutsal kitaplar bayanlara iyi gözle bakmazlar; önyargı, Havvadan başlar; bugüne kadar sü­rüp gelir.

Hıristiyanlık, Ortaçağda cadı avına çıktı. Büyücülük suçu yalnız kadınlar için geçerliydi. Papa 8’inci Innocent 1484’te bir yazılı buyruk çıkardı; engizisyon mahkemesine büyücülük suçlarına bakmakla görevli yargıçlar atadı.

Yargıç baylar, oturup kendi kafalarına göre hukuk kitabı yazdılar; Papanın güvenini boşa çıkarmamak için çabaladılar; bayanların ruhunda yuvalanmış suç işleme eğilimini vurguladılar; büyücülükten sanık kadınların sorgulanması için bir dizi soru hazırlayarak zamane adaletine hizmet ettiler.

*

Yalnız Almanyada, 1450 ile 1550 arasında, yüz bin kadın, cadı diye yakıldı.

İngilterede Protestanlar, cadı avında, kara Avrupasına taş çıkartıyorlardı. İskoçya Kralı 1’inci James, cadı avı sor­gulamalarına özel bir ilgi duyuyordu; sanıkların bacak kemikleri parça parça kırılırsa, gerçeği kim gizleyebilirdi? 1inci James, bu yöntemi yetersiz saydığından işkencecilere yol gösterdi:

Tırnak sökme daha etkili olmaz mıydı?

Ne var ki 1’inci James, Iskoçyada İngiltere modeli parlamentoculuğu geliştirmiştir.

Takvim o sırada I.S. 1424ü gösteriyordu; yaklaşık otuz yıl sonra Osmanlı Padişahı Mehmet, İstanbulu fethedecek, tahta çıkan sultanların, şehzadeleri boğması, ünlü Fatih Kararnamesiile hukuk sayılacak...

İngiltere ve Iskoçyada büyücülüğü suç sayan yasa 1736da kaldırılabildi.

*

Avrupada cadı kovuşturmaları 18’inci yüzyılın yarısına kadar süregeldi.

Peki, o sırada toplumun saygın kişileri ya da sıradan in­sanları ne yapıyorlardı? Tarihte çoğu zaman ve yaşadığımız dönemde Türkiyede olduğu gibi çoğu kişi olan biteni görmezlikten geliyor, kimileri de destekliyorlardı. Seyrek de olsa “büyücüdür” diye insanların yakılmasına karşı çıkanlar eksik değildi; ama, “cadı kadın”ı savunmaya kal­kan erkek suçlanıyordu:

-Sen de ruhunu şeytana sattın!..

Ne olursa olsun, bir tartışma başlamıştı, Cadı avını savu­nanlar Kutsal Kitaptan kanıtlar getiriyorlardı; ilericilersinmişlerdi. Kutsal Kitapta her yazılanın doğru olmadığını söyleyecek yürek nerede?.. Körinançlara karşı çıkmak kolay olmamıştır. Hem toplumda herkesin bir işi, uğraşı, evi, karısı, çocukları vardı; pazar günleri ailecek kiliseye gidilir, papaza kulak verilirdi.

Gericiler bağırıyorlardı:

- Yalnız dansın ve tiyatronun gelişmesine göz yum­makla kalınmıyor, büyücülüğü cezalandıran yasalar da kaldırılıyor. Oysa Kutsal Kitapa göre Yüce Tanrının emri kesindir: Cadı kadını yaşatmayacaksın, yakacaksın.

Ünlü Michelet, 18’inci yüzyıl için Büyük Yüzyıldemiştir; ama, Avrupada barbarlık sürüyordu; Aydınlanmanın ışınları zulümlerin üstüne serpildi.

*

Bugünün kafasıyla tarihi yargılamak günümüzde moda oldu ki bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Yalnız bizimki değil, Batının tarihi de bir mezbahadır; suçsuz insanların boğazlandığı bir salhanedir.

Çağdaş uygarlık, ortaklaşa benimsenecek bir insanlık ürünüdür; her ülkeye, her halka, her kişiye geçmişin utancından düşen pay, ne bir fazla, ne bir eksik...

(23 Temmuz 1992 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları