Hilmi Türkay

Kocaman'a Rağmen!

13 Aralık 2011 Salı
\n

BURSA - Bir ‘İnsan Hakları Gününü daha geride bıraktık. Bu hafta boyunca gazetelerde insan haklarından söz edilmeye devam edilecek. Oysa Türkiyenin dört yanından toplumsal şiddet haberleri yükseliyor. Hatta toplumsal birliğimizin şiddete dayandığı bir zamanda yaşadığımızı söylemek yanlış olmaz. Bütün bunlar artık başka bir siyaset oluşturulması gerektiğinin de göstergesi. Çözüm içinse önce durup samimiyetle düşünmek gerekiyor. İnsan hakları örgütleri temsilcileri tırmanan gerilim konusunda toplumun tüm kesimlerini sağduyulu hareket etmeye çağırıyor. Ne komiktir ki siyasiler de! Oysa bu oyunu zaten onlar başlatmadı mı? Ve bu oyun aslında çok uzun zamandır oynanmıyor mu? Toplumsal birliğin harcınışiddetle karan onlar değil miydi? Şiddetin giderek yaygınlaştığı, azaldığı, çoğaldığı gibi niceliksel yaklaşımların da, işin özünden uzaklaşmamıza; şiddete sebep yapısal öğeleri gözden kaçırmamıza neden olabileceğini düşünüyorum. Zaman zaman cinnet olarak adlandırılan halin, kimsenin kimseyi aslında sevmediği, anlamaya niyeti olmadığı, çoğumuzun verili konumunu korumak için toplumsal adaletsizliklere gözlerini yumduğu bu coğrafyada hâlâ istisnai olmasını, güç ve korkuyla terbiye edilmiş, şiddetle iyi eğitilmemize bağlıyorum.

\n

Şiddet, bireysel ya da toplumsal gruplar düzeyinde her zaman ve her yerde, belirli koşullar oluştuğunda neredeyse tarih dışı bir olgu şeklinde, kendini ifade etmenin bir aracı olarak ortaya çıkmıştır. İnsanlar ya da gruplar, engellendiklerinde, kendilerini başka türlü, normatif yollarla ifade edemediklerinde, bunu bilemediklerinde, bazen bilseler de beceremediklerinde, şiddet kullanmak istenen amaca ulaşmayı sağladığında ve benzeri nedenlerde şiddete başvururlar. Sosyal bilimlerin bilgisi, şiddetin öğrenildiğini gösteriyor; şiddetin, kullanana güç sağladığını, her düzeyde kontrol algısını arttırdığını hatta eğer toplumsal değer ve normlar bu yönde oluşmuşsa statü ve prestij kazandırdığını...Şiddet, kişisel hayatlarımızda sözün, toplumun hayatında da politikanın yerine geçtiğinde, hepimizin, güçlü olana bir şekilde teslim olmamıza yol açan bir tür iradesizliğe, hareketsizliğe, en hafifinden sözümüzün ya da politik edimlerimizin boşuna olduğuna ilişkin bir algısal çaresizlik içine düşmemize yol açıyor.

\n

Bugün futbolumuz içinde de şiddet yaygın. F.Bahçelisi, G.Saraylısı, Beşiktaşlısının deplasmandaki maçlara beraberlerinde seyircilerini götürmemelerinin baş nedeni şiddettir. Örneğin bu hafta sonu Kadıköyde F.Bahçe-Trabzon arasında çok önemli bir maç oynanacak. İyi ki Trabzon seyircisi gelmeyecek, ya gelseydi.. Bakıyorum; F.Bahçeli olup maçlara gitmeyenler şimdiden bilet kovalamaya başladı. Çünkü bu 90 dakika farklı olacak!..

\n

Ne zaman Aykut Hoca ile ilgili olumlu yazılar yazsam çok sayıda tepki maili alıyorum. Olsun; eleştiri bazen gerekir. Ama Aykut Kocamana son birkaç haftadır ben de kızmaya başladım. 11ini incelerken baktım ki yine kadroda Semih, Özer ve Selçukun isimleri var. Özerdeki ısrarın neden hocam? Haftalardır yaptığı olumlu bir iş var mı? Caner, Cristian ve Bienvenu ile başlasa maçı alıp götürürdü. Stoch, her pozisyonda yalnız kaldı, yanına biri yaklaşmadı. Demek ki dersler iyi çalışılmamış. Selçuk şaşırttı, hataları ayyuka çıktı. Bu futbolcu aynı zamanda Ulusal Takımda oynuyor! Serdar Kesimal, uzun süre sonra forma giydi; uyumluydu. Sanırım Bilicaya artık forma yok. Semih gole kadar sahadaki en kötülerden biriydi. İşini yaptı; oynar mı, bence oynamaz. Bursa tat vermiyor, 1 yıl önceki takımdan eser yok. Seyirci de havasını yitirmiş. Ertuğrul Hocayı kenarda eski Ertuğrul gibi görmedim. Ulusal takım arzusu gerçekleşmedi, acaba aklı hâlâ orada mı? Emrenin saha içindeki gerginliğine F.Bahçe çözüm bulmalı yoksa bir gün ya rakip oyuncuyu ya da takım arkadaşını dövecek! 90 dakikanın sadece ilk bölümü iyiydi. Stochun son anlardaki golüne ise şapka çıkarmak lazım...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mourinho’suz F.Bahçe! 11 Kasım 2024
Hayati 3 puan 4 Kasım 2024
Sadece kazandı 28 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları