Hafta arasında genç Salih’in sakatlanması beni hayli üzdü. Burada bir ihmalin olduğunu düşünüyorum. Ulusal takım doktorunun “Hiçbir şeyin yok” dediği futbolcu, kulüp doktoru tarafından MR’a gönderildiğinde sonuç kas zarı yırtılması çıkıyor. Gel de isyan etme. Aykut Kocaman tabii ki tepki gösterecek. Haklı, bundan doğal bir şey yok. Kolay mı yetişir Salih Uçan gibiler? Görüyoruz yıllardır altyapıdan gelen futbolcu sayısını... Neredeyse bir elin parmaklarını bulmadı. Salih son haftalarda olağanüstü performans sergiliyordu. Plzen karşısında attığı hayati gol turu getirdi. Kulüp doktoru Burak Kunduracıoğlu’nun ifadesiyle eğer Salih Uçan’ın tedavisine hemen başlansaydı, futbolcu için 2 maçta da oynama şansı doğacaktı. Kim suçlu? Bana göre ulusal takım doktoru. Gerçi bu doktor F.Bahçe Kulübü’ne de hizmet etmiş birisi. “Fenerbahçe’nin doktor kâbusu” başlığı altında yazmış olduğum haberde yaptığım araştırmalar Piyer Arzuman’ın ‘başarısız’ olduğunu gösteriyor. Roberto Carlos, Edu, Deniz Barış, Alex, Selçuk Şahin için teşhisleri ‘sağlıklı’ olmamış. Hatta enteresandır “Durumu ciddi değil” dediği Deniz Barış 6 ay forma giyememiş. Sağlık ekipleri önemlidir, çok bilirim futbolcu kardeşlerimin yanlış teşhis kurbanı olup futbol yaşamlarını erkenden noktalamak zorunda kaldıklarını... Salih kısa sürede yırttı, daha kötüsü de olabilirdi. Önceki sabah gazeteme geldiğimde telefonum çaldı, adı saklı kalsın yakın bir doktor ağabeyim haberim üzerine beni arıyor. İyi dostumdur. Aktarmış olduğum bilgilerin doğruluğundan söz etti. Doktor Piyer Arzuman’ın gönderilmesinden hemen sonra yerine Ertuğrul Karanlık gelmişti. Süreç içinde Karanlık’ın Arzuman’dan daha iyi olduğu kanısına vardım. Beşiktaş maçında bacağını krampon vidası giren Volkan’ı 8 dakika içinde sahaya döndürmesi hâlâ belleğimdedir. Fakat ağabeyim aynı görüşte değildi. “Arzuman neyse Karanlık da o” dedi. Hadi buyrun. Kafamda soru işaretleri oluştu. Yahu, insan sağlığı bu kadar mı ucuz? Söylüyorlardı da inanmıyordum. Yeni yeni anlamaya başladım. Evet, evet ‘ucuz’ muş. Hem de çoook.

***

Saracoğlu dün gece yine tarihi günlerinden birini yaşadı. Devamlı söylerim, taraftar coşkusunun olduğu her yerde ambians çok farklı olur. Dört bir yanı izlerken keyiflenirsiniz, yeri gelir, “Keşke ben de aralarında olsam” derim, yalan değil. Yine aynı görüntüler oldu. Türkiye - Macaristan maçından eser yoktu. Ulusal takım izleyicisi nedense sinema, tiyatro izler gibi maç izliyor. İstanbul’da harika bir hava vardı. Sokaklar insan seli, maça gelen gelmeyen düşmüş yollara. Moda’da bir çay yudumlayıp stada geçtim. F.Bahçe, Akhisar karşısına kart cezalısı Gökhan Gönül, sakatlıkları devam eden Emre, Mehmet Topal, Salih’den yoksun çıktı. Her maç önemlidir, bence asıl dikkat edilmesi gereken perşembe gecesi oynanacak Lazio maçı. Hedefe yürümek için mutlak surette kazanılması gereken bir karşılaşma. Nihayet uzun bir aradan sonra Avrupa arenasında Sarı - Lacivertli seyircilerde Saracoğlu’ndaki yerini alacak. Umarız bir daha boş tribünlerde maç oynamayız.

Oyunda ilk bölüm sıkıcı geçti. Bizler de bol bol çekirdek çitledik. Mücadele tempo olarak çok düşüktü ama normaldir. Artık iyi futbol beklemek olanaksız. Önemli olan alınan puandır. Sow’un iki şutu vardı. Birini Oğuz mükemmel çıkardı. İkincisinde top direğe çarpıp içeri düştü. Pozisyon çok açık goldü. Baktım yardımcı hakem Mustafa Sönmez, orta hakem Kamil Abitoğlu’na oynat işareti yapıyor. Olacak iş değil, bunu da görmezsen hakemliği bırak. Bir takımın kaderiyle oynamak buna denir. Beraber maçı izlediğim bizim Cumhur beni uyardı ve “Kasımpaşa - Bursaspor maçını Bülent Yıldırım ve tecrübeli 2 yardımcı hakem yönetti; şampiyonluk kovalayan F.Bahçe’nin maçına tecrübesiz 2 yardımcı atanmış” dedi. Hakemlerin gidişatını hiç iyi görmüyorum. Aynı Mustafa Sönmez, devam kararının ardından F.Bahçe aleyhine bayrağını kaldırıyor. Seyirciler neredeyse sahaya girecek. Küfrün bini bir para. Zaman geliyor yapmayın diye uyarıda bulunuyoruz ama bazıları bunu hak ediyor. Webo’nun ikinci yarının başında gelen golü tribünleri rahatlattı, gerginliği aldı. F.Bahçe de biraz olsun kıpırdar göründü. Tek merak ettiğim Aykut hocanın sahadaki Caner‘e nasıl 74 dakika dayandığıydı. Gecenin kapanışını ise Senegalli Sow yaptı.