Hikmet Çetinkaya

Kirli, kanlı, karanlık bir süreç...

23 Şubat 2016 Salı

Suriye’de yaşanan acımasız iç savaşta aralarında çocukların da bulunduğu 350 bin sivil insan öldü.
Dram çok boyutlu olarak yaşanırken üçüncü dünya savaşı çıkar mı, çıkmaz mı tartışmaları başladı bile...
Dünyayı yöneten efendiler, saldırarak, katliam yaparak karanlık bir tünele soktular Ortadoğu’yu...
Saldırganlık!
Şiddet!
Önemli olan, yaşanan süreçte evrensel, ulusal değerlerin, hukuk kurullarının “yok hükmünde” sayılması, efendilerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri değil midir?
Efendilerinin iktidarı hesap vermekten korkuyor?
Tüm yükü yoksul halkların sırtına yükleyip “kirli çamaşırları”nın ortaya dökülmemesi için ellerinden geleni yapıyor efendiler.
Kendilerinin değil ülkelerinin, halklarının yok oluşu işlerine geliyor...
Şiddet uygulayan liderlere her zaman bir büyük patron yardım elini uzatır...
Rusya Suriye’de Esad rejimine nasıl sahip çıkıyor?
Olan yoksullara olur yakın tarihe baktığımız zaman...
Kirli, kanlı, karanlık bir süreç bu.
İnsan hakları umurlarında olmadığı gibi dünyanın geleceğini de akıllarının ucuna getirmiyorlar bu süreçte...
Sağımız solumuz ölüm tarlaları...
Sınırımızda Halep’ten kaçan insanlar, hasta bebeler, ağır ve hafif yaralılar...
Tampon bölgede Kilis’ten gelen ambulanslar, doktorlar, hemşireler...
Bugüne dek ölü sayısı kaç, kimse bilmiyor; bu konuda kamuoyu aydınlatılmıyor.
Yetkililerin dedikleri ise şu:
“Kaygıya gerek yok, savaş çıkmayacak!”
Gel de inan!

***

Ortadoğu coğrafyasında kan gövdeyi götürürken Türkiye’de yaşananlar her zaman söylediğim gibi vicdanımızı yakıyor, hayatımızı darmadağın ediyor.
Güneydoğu’nun kimi kentlerinde yine sokağa çıkma yasağı sürüyor.
Terör bitmiyor, şehit cenazeleri katlanarak geliyor...
Yasaklar, korku salma, toplumu canından bezdirme.
Bağımsız medyayı susturma amaçlı gazetecilere ayar verme, sindirme ve açılan davalar.
Savaş korkusu sanayicileri, iş insanlarını, işçiyi, emekçiyi, varsılı, yoksulu kara kara düşündürüyor.
Bugünlerde başkanlık sistemi dayatılıyor. Meclis Anayasa Komisyonu bu yüzden dağılıyor...
Ak Saray’da çizilen yol haritaları, Rusya ve ABD’ye kafa tutma, efelenme, “ey ABD” deme yarar getirmiyor...
Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra değişen çok şey var.
İncirlik’ten Suudi savaş uçaklarının kalkması, Sünni İslam odaklı ittifak oluşturulması, Suriye’ye kara harekâtı yapılacağı iddiaları, Meclis’te üç muhalefet partisinin yok sayılması insanların kaygılarını arttırıyor.
Demokratik sosyal bir hukuk devletinde “Meclis iradesi”nin yok sayılmasına ne diyorsunuz?
Açık açık parlamenter düzeni yok saymak bunun anlamı...
Bu noktada Suriye’deki kirli savaş, IŞİD ve PKK belası karşımıza çıkıyor...
İdil’e tanklar giriyor, kazılan hendeklerin doldurulması, barikatların kaldırılması için...
27 bin insanın yaşadığı kentte 2-3 bin kişi kalmış; dükkânlar, fırınlar kapanmış.
Hayat durmuş!

***

Suriye’deki kirli iç savaş üzerinden Musul petrollerinin rantını elde etme amacını taşıyan ABD-Rusya çekişmesi, Türkiye’yi bataklığa sürükleme peşinde...
Musul petrolleri IŞİD’in denetiminde ama kimse oraya bulaşmıyor...
Afganistan’ın işgali, sözde “Arap Baharı” masalı, Mısır’daki askeri darbe, Rusya’yı hizaya çekmek için kırmızı-turuncu karanfil devrimleri (darbeleri) emperyalizmin “otoriter rejim” tutkusundan başka bir şey değildi...
Irklar, dinler, mezhepler üzerinden yürütülen bu oyun bitecek bir gün...
Bitecek ama ne zaman?
Ankara kalbinden vuruldu...
Peki vuran kim? TAK mı (Kürdistan Özgürlük Şahinleri), yoksa PYD mi?
Kim?

***

Pazar günü yayımlanan yazım, beşinci sayfa yerine üçüncü sayfada çıktı.
Olağanüstü durumlarda köşe yazarlarının yazıları başka sayfalara konulabilir.
Olağan durumlarda bu tür sayfa değişikliği kanımca okura saygısızlıktır.
Özür dilerim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları