Hikmet Altınkaynak

‘İstanbul Senin’

03 Ekim 2019 Perşembe

Emre Kongar’ın İstanbul (Remzi Kitabevi) kitabını okuyorum. Kitap “1940’lardan Bugüne Efsaneler, Anılar, İzlenimler” alt başlığını taşıyor. Kongar, “Bitmeyen Bir Aşk” diye de tanımladığı, âşık olduğu İstanbul’u güncel ve tarihsel düzlemde iç içe anlatıyor. Söze, “Ben ‘Eski İstanbul’da doğdum... Gerçek ‘Eski İstanbul’da” diye başlıyor. Yaşamöyküsünü, anılarını anlatırken, bir yandan okuru kentin kuruluş efsanesine, İstanbul’un fethine götürüyor, bir yandan da bu efsanenin, fethin hangi kaynaklarda nasıl anlatıldığına... Bu bilgilerin dağılımı kitapta o denli uyumlu ve hüzünlü ki, bir aşk masalı içinde yoğruluyor ve masalın bir parçası haline geliyor. Bu durumda Roma, Bizans, Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan bu efsanevi kenti daha çok seviyorsunuz. Ama bu arada kimlerin İstanbul’u nasıl yağmaladığını öğreniyor, üzülüyorsunuz.

‘Yeni Bir Başlangıç
Gelelim günümüze. Dikkatinizi çekti mi bilmem, bir süredir İstanbul’un köprü afişlerinde “İstanbul Senin”, “Yeni Bir Başlangıç” sözleri yazılı. Boşuna değil. Çünkü yeni başkan Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u halk için, halkla birlikte yönetmek istiyor. Hele de beklenen, beklendikçe korkulan depremin ayak sesleri duyulmaya başlayınca bu söz daha bir önem ve anlam kazanıyor. Hele de 20 yıl önce 1999’da belirlenen depremde büyük toplanma alanları yok edilmişse... Çünkü Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) paylaştığı verilere göre; İl Afet Koordinasyon Kurulu, 1999 depreminden sonra İstanbul’da 496 büyük afet toplanma alanı belirlemiş, ama bu sayı 77’ye düşmüş! Bu durumu ise kentin eski yöneticileri, bu alanlar bir yere gitmedi, onların işlevi değişti biçiminde açıklıyor! Yani eskiden oraları boş alandı, biz oralara gökdelenler, AVM’ler yaptık demek istiyorlar!

Nüfus artıyor
Öte yandan nüfus artıyor. İstanbul, Türkiye nüfusunun yüzde 20’si, yani 1/5’i, 16 milyon insan yaşıyor. Nüfus yoğunluğu 3 bin kişiye dayanıyor. 1950’lerde başlayan göç, 1980’lerde hızlandı ve bugün dev bir kent halini aldı. Çağdaş kent kimliği bozuldu. Tarihle bağı koparken son 20 yılın çarpık mimarisiyle yeşilin, doğanın katledilmesi sosyal ve kültürel yapıyı yozlaştırdı. İki uygarlığın buluşma noktası, çağdaş Türkiye’nin kalbi olmaktan uzaklaştı.
İşte böyle bir ortamda deprem kendini gösterdi. Şiddeti küçüktü, ama saldığı korku büyük oldu. Çünkü beklenen deprem çok daha büyük olacaktı. 20 yıldır da kente bir şey yapılmamıştı. Dahası 20 yıl öncesinin kenti, depreme karşı daha dayanıklıydı. Kent sahipsiz bırakılmış, kentsel dönüşüm maskesi altında rantsal dönüşüm yapılmış, kent yağmalanmıştı. 2002’de konan geçici Özel İletişim Vergisi 2004’te kalıcı hale getirilmiş, toplanan deprem parası 66 milyar TL ise, deprem için harcanmamıştı!

İstanbul’un kurtuluşu
İki gün sonra 6 Ekim. İtilaf Devletleri tarafından 13 Kasım 1918’de işgal edilen, İstanbul’un işgalden 4 yıl 10 ay 23 gün sonra kurtuluşunun 96. yıldönümünü. Hiç değilse bu sevinçle, artık İstanbul’u sömürmek isteyen rantçılar ellerini dünyanın en güzel kenti İstanbul’un üzerinden çekmeli. İstanbul’u gerçekten sevenler yönetmeli. Gerçekten âşık olanlar korumalı. Bu kent 16 milyon için yönetilmeli. Bir avuç insanın çıkarları için değil. İstanbullunun kurtuluşu da işte o zaman olacaktır.
Kongar, İstanbul İstanbullularındır” diyor. Onun “İstanbul adil ve yaratıcı, demokrat bir kent olarak dünyaya yol gösterecek” dileğine katılıyorum. Ben de geleceğin İstanbul’unun bu günden güzel olacağına inanıyorum. Bunu İstanbul/ Bitmeyen Bir Aşk’ı okurken de gördüm. Elinize, yüreğinize sağlık Emre Kongar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları