İnsan çağı

16 Ekim 2016 Pazar

Dünya, 4.56 milyar yaşında. Ünlü astrofizikçi Hubert Reeves, “Dünyanın En Güzel Tarihi” kitabında bu süreyi 24 saate indirgeyerek şöyle anlatır:
“Dünyanın saat 00.00’da doğduğunu varsayarsak, canlılık sabah 05’e doğru ortaya çıkar. İlk yumuşakçalar ancak saat 20.00’ye doğru belirir. Sonra dinozorları görürüz saat 23.00’te. Dinozorlar saat 23.40’ta kaybolarak alanı memelilere bırakırlar. Bizim atalarımız saat 24.00’ten önceki son beş dakikada sahneye girerler. Sanayi devrimi ise son bir saniyede değil, bir saniyenin yüzde biri gibi bir süre önce başlar.”
“Saniyenin yüzde biri” onca ekolojik felaket yaratmamıza yetmiş.
İklimi değiştirdik. Denizleri öylesine kirlettik ki, “2050 yılında balıktan çok plastik yüzecek denizlerde” diyor uzmanlar. Denizler giderek asitleniyor. Balık stokları tehlikede.
Canlı türlerini yok ediyoruz. Bilim insanları “Altıncı büyük yok oluş”tan söz etmeye başladılar.

***

Son yıllarda ilginç bir tartışma yaşanıyor. Bir grup bilim insanı içinde yaşadığımız jeolojik döneme “İnsan çağı” (Antroposen) adı verilmesi gerektiği görüşünde.
Yoğun bir tartışma var.
Jeolojik çağlar, milyon yılları kapsayan dönemler. “Antroposen” önerisi kabul görürse, yaklaşık 11 bin 700 yıl önce başlayan Holosen çağı sona ermiş olacak. 12 bin yıl jeolojik bir dönem olarak oldukça kısa.
Antroposen çağı kavramının kabul görmesi için somut kanıtlara ihtiyaç var. Pek çok bilim insanı bu kanıtları bulmaya çabalıyor.
Jeolojik çağlar, kayaçlardaki tabakalarda bulunan fosillere göre birbirinden ayrılıyor.
Yani bir milyon yıl sonra, zeki bir canlı türü kayaçları incelerken bizim Antroposen diye adlandırdığımız tabakaya rastladığında, burada hangi fosilleri bulacak? Antroposen’i Holosen’den ayıracak maddeler hangileri olacak?
Bilim insanları, şimdiden, uygarlığımızdan geriye neyin kalacağını bulmaya çabalıyor.
“Plastik” diyor bazıları. Fabrikaların bacalarından dünyaya yayılan endüstriyel kül diyenler var, beton parçacıklarından, kimyasal gübreden söz edenler de.
Bazıları ise radyoaktif maddenin önemli olduğu görüşünde. “İnsan çağı”nın başlangıcı olarak ABD’de ilk nükleer denemenin yapıldığı 16 Ekim 1945 tarihini öneriyorlar.
Güney Afrika’da gerçekleştirilen Uluslararası Jeoloji Kongresi’nde de bu konu tartışıldı.

***

Şimdi diyeceksiniz ki, dünyaya atom bombaları yüzünden bu kadar çok radyoaktif madde yayıldı mı?
Nükleer Denemelerin Yasaklanması Anlaşması Örgütü’ne (CTBTO) göre, dünyada 1945’ten bu yana 2 bin 56 nükleer silah denemesi yapıldı. Bu denemeler sonucu radyoaktif maddeler dünyanın her yerine dağıldı ve muhtemelen 3.5 milyon insanın da kanser yüzünden ölümüne neden oldu.
Nükleer Denemelerin Yasaklanması Anlaşması, tüm ülkeler imzalamadıkları için 20 yıldır hâlâ yürürlüğe giremedi.
Atom bombasıyla başlayacak “İnsan çağı” umarız, atom bombasıyla sona ermez.

***

Uygarlığımızdan geriye kalacak o ince toprak tabakasının içeriği de beni düşündürüyor:
“Radyoaktif maddeler, plastik, beton, gübre ve kül...”
Geleceğin jeologları uygarlığımızla ilgili kim bilir neler düşünecekler.
Çok sevdiğim bir dostum şöyle derdi: “Yaşamda ya iz bırakırsın ya da is”.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları