İki suikast

08 Mayıs 2016 Pazar

Diyelim ki gazetecisiniz. Çok önemli bir belgeye ulaştınız. Belgenin sahte olmadığından eminsiniz. Yayımlanmasında kamu yararı var mı diye bakarsınız. Diyelim ki var.
Fakat belge devlet sırrı. Biliyorsunuz ki, bu belgeyle ilgili bir haber yaparsanız, devlet sizi yargılayacak. Sonuç olarak Türkiye’de yaşıyorsunuz.
Ne yapardınız?
“Aman başım derde girmesin” diye belgeyi çekmeceye mi atardınız?
Peki bu durumda mesleğinize ihanet etmiş olmaz mıydınız? Ya kamuoyunun gerçeği öğrenme hakkı ne olurdu?

***

Can Dündar ve Erdem Gül, gazetecilik yaptıkları için yargılandılar. Herkesin bildiği “sırrı” ele verdikleri için ceza aldılar. Peki herkesin bildiği bir şey nasıl “sır” olabiliyor?
Yargıtay’ın bu kararı bozacağını düşünüyorum.
Fakat 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Can ve Erdem’e nasıl hapis cezası verebildi?
“Yapılan silah sevkıyatı yasal mıdır değil midir?” Bu sorunun yanıtı verildi mi? Eğer değilse, bir “suç” nasıl “devlet sırrı” kapsamına girebilir?
Can ve Erdem’e ceza veren mahkemenin öncelikle bu sorulara yanıt vermesi gerekmez miydi?
Bir ülkede suç olan bir eylem “devlet sırrı” diye araştırılamıyorsa, o ülke “hukuk devleti” olabilir mi? Kaldı ki, Türkiye’de yasalarda “devlet sırrı” kavramının tarifi yok. Yasada olmayan bir şey nasıl suç olabiliyor?
Üç kuruşluk bir kaşe hazırlatıp bir belgenin üzerine “gizli” damgası vuruyorsunuz, işte size “devlet sırrı”. Olur mu böyle şey. Madem bu “devlet sırrı” kavramına bu denli önem veriyorsunuz, yapın
o zaman tanımını. Neymiş biz de öğrenelim. Yasal olmayan işleri o kavrama dahil edemezsiniz.

***

Devlet sırrı deyince pek çok şey geliyor insanın aklına. 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait Kocatepe Savaş Gemisi’nin Türk Hava Kuvvetleri tarafından yanlışlıkla batırılması bir “devlet sırrı”ydı.
Susurluk’ta ortaya dökülen ilişkiler ağı devlet sırrı kapsamındaydı.
2003 yılıydı. AKP Fethullahçılarla ortakken Cumhuriyet gazetesi, Dışişleri’nin bir kriptosunu yayımlamıştı. Kriptoda bakan büyükelçilere “Yurtdışındaki cemaat okullarına destek olun” diyordu. Cumhuriyet, AKP’nin cemaate yardım ve yataklık faaliyetini ortaya çıkardığı için o dönemde de yargılandı. Çünkü kripto “devlet sırrı”ydı. Fakat Cumhuriyet o davada aklandı.

***

Can’a silahlı saldırının görüntülerini izlediniz mi? Alman ZDF televizyonu olayı farklı bir açıdan yakalamış. Dilek Dündar’ın saldırganın nasıl üzerine atıldığını en net orada görüyorsunuz. Saldırganla Can’ın arasına girdiğini... Ardından CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in saldırganı etkisiz hale getirmek için nasıl çabaladığını…
Dilek’in müdahalesi sosyal medyada büyük yankı buldu. “Dilek kahramanımız” diyordu bir kadın. Bir başkası “İşte seven bir kadın neler yapabilir görüyorsunuz” diye karşılık veriyordu.
Dilek artık hepimizin kahramanı. Onun bu cesareti olmasa kimbilir nasıl bir tabloyla karşılaşırdık. Hani dünyanın en güvenli adliyesiydi burası. Can’a ateş açılırken güvenlik görevlileri neredeydi?

***

Can Dündar duruşma sonrasında şöyle diyordu: “İki saat içinde iki suikasta uğradık. Biri silahlı, biri yasal.” Haklı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları