Dan Brown’un ‘Cehennem’i

23 Ekim 2016 Pazar

“Cehennem’in en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.”
Dan Brown’un “Cehennem”i bu tümceyle başlıyor. “Da Vinci Şifresi”ndeki gibi, “Cehennem”i okurken de alttan alta sanat tarihi dersi alıyormuş gibi hissediyor insan.
Hele bir de kitaptaki bilgilerle yetinmeyip sözü edilen eserler ve sanatçılar hakkında daha detaylı bilgi edinmeye çalışıyorsanız, masanızın üstü birden sanat kitaplarıyla dolup taşıveriyor.
Dante’nin “İlahi Komedya”sı zaten sık sık el attığınız bir kitap oluveriyor.
Boticelli’nin “La Mappa dell’Inferno”su (Cehennem Haritası) da öyle. Dante’nin Cehennemi’nin detaylı planı bu harita. Ölümden sonraki yaşamın şimdiye dek yapılmış en ürkütücü resmi. Romandaki pek çok ipucu bu resimde gizli.
Kitapta, Sümerliler tarafından 3500 yıl önce keşfedilen silindir mühürlerden, Ortaçağ hekimlerinin taktığı gaga burunlu “veba maskesi”nden, Leonardo Da Vinci’nin, Gustave Dore’un, Salvador Dali’nin, Gustav Klimt’in, Michelangelo’nun eserlerinden söz ediliyor. Sonra Shakespeare’in “Bir yaz gecesi rüyası”ndan, Descartes, Marx, Balzac, Borges, Liszt, Çaykovski ve Puccini’den...
***
Kitabı okurken acaba kaç tablodan ve heykelden söz ediliyor diye merak etmiştim.
Oturup saysam mı acaba diye düşünürken, internette ilginç bir web sayfası dikkatimi çekti. Romanda adı geçen tüm tabloların, heykellerin ve yapıların fotoğraflarını paylaşmışlar.
200’ü aşkın fotoğraf. Hepsinin de yanında açıklamalar var. Eserin kitapta hangi sayfada geçtiği ve nasıl anlatıldığı bile yazılmış.
Nasıl da sevinmiştim. İyi ki internet var diye düşünmüştüm. Bana sadece müzikleri, şiirleri, mitolojik öyküleri ve romanları bulmak kalmıştı.

***

Dan Brown’un “Cehennem”inden uyarlanan film ise geçen hafta vizyona girdi.
Temposu yüksek bir film olmuş.
Romandaki “sanat” ile ilgili bölümler önemli ölçüde tırpanlanmış. Ayrıca romanı okuyanlar filmin sonunda epey şaşıracaklar. Tümüyle farklı.
Yine de keyifle izledim. Fakat romanın tadı başka tabii.
İstanbul, Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı sahneleri özellikle ilgimi çekti. Umarım film turizmimizi canlandırır.

***

Filmden çıktıktan sonra yıllar önce okuduğum Hamish McRae’nin “2020 Yılında Dünya” kitabı geldi aklıma.
Kitap, ülkelerin gelişmesinde bilimin yanı sıra entelektüel becerinin ve yaratıcılığın ne denli önemli olduğunu anlatıyordu. “Yaratıcılığı geliştirmek eğitimde sanatla ilgili derslerle mümkün” diyordu McRae. Yani resim, müzik, edebiyat ve sanat tarihi gibi derslerle.
Biz Türkiye’de sanata ne kadar önem veriyoruz? Öğrencilere “Bildiğiniz Türk ressamların adlarını sayın” desek, kaç isim sayarlar?
Çocuklarımıza nasıl bir eğitim veriyoruz?
Türkiye, okulları “İmam Hatip”leştirerek, dünyanın en gelişmiş on ekonomisinden biri olma hedefini tutturulabilir mi? “Proje okullar” uygulamasıyla geride kalan az sayıda iyi eğitim veren okulu da “seviyesizleştiriyoruz”. Türkiye bu anlayışla geleceğin dünyasında yer alabilir mi?

***

İnternette filmle ilgili yapılan bir yorum dikkatimi çekti:
Öfkeli bir yorumcu şöyle diyordu:
- Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi gibi göstermişler.
Bir diğeri ona şu yanıtı veriyordu:
- Belki de biz alınganlık gösteriyoruz. Belki de sahiden bir Avrupa ülkesi olmaktan çıkıp bir Ortadoğu ülkesine dönüşüyoruz?
Dan Brown’un “Cehennem” kitabı, başladığı sözle bitiyor:
“Cehennem’in en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır”.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları