Güneş Aksüs

Bir diyet hikâyesi…

14 Ocak 2025 Salı

Bugün size çok etkilendiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Tabii ki isim vermeden sadece hikâyeyi anlatacağım. Ben bir diyetisyen olarak insanların hayatına çok uzun süre eşlik ediyorum. Hatta düşünsenize belki de hiç bir dostunuz ile her hafta düzenli görüşmezsiniz. Ama danışanlarım ile her hafta buluşurum. Her gün haberleşirim. Annenizle bile bazen her gün haberleşmezsiniz. Bu kadar uzun birliktelikler sonucunda onların hayatındaki tüm detayları öğrenmiş olurum. Duygusal iniş çıkışlar, yaşanan iyi ve kötü günler, kutlamalar, ayrılıklar.. Her hikâye beni meraklandırır, hiçbiri birbirine benzemez. Aslında aynı sebepten bir diyetisyene gidiyor gibi gözükseniz de hepiniz farklısınızdır. Teşhis aynı olsa da bedenlerinizin verdiği tepkiler farklıdır. Ve herkesin başlangıç hikâyesi ve bitiş hikâyesi farklıdır. 

Aslında hem aynı hem de çok farklıyız…

Bir gün, bir çift ile görüşmeye girdim. Çoğu zaman eşleri ayrı ayrı görüşmeye alırım çünkü herkes bu görüşmelerde özel olmak ve iyi dinlenmek ister. Ben de sadece bir kişiye odaklanmak isterim. Ama bazen eşler birlikte girmek konusunda ısrar edebilir. Bu durumda eğer bu motivasyonu sağlıyor ise ben de tamam derim. Bu hepimize iyi gelecek. En keyifli kısmı birbirlerini gülerek ispiyonlayan, tatlı bir rekabet halinde aslında sağlıklı yaşam değişimini oyuna çeviren çiftlerdir. Ama hepsi aynı tatlılıkta geçmez. 

O gün odama geldiklerinde hemen bir fark hissetmiştim. Kadın sorduğum sorulara düşünerek cevap veriyor, sanki doğru cevapları seçip de bana söylüyordu. Her sorduğum soruda, eşi de bir soru ekliyor ve sanki kadını sorguya çekiyor gibiydik. Ben tatlılıkla sorsam da eşinin eklediği soru ortamı yine geriyordu. “Akşam yemekten sonra atıştırmayı sever misiniz?”, “Sevmez mi? Hadi, hadi anlat da duysun Güneş Hanım, söyle herşeyi, hadi!” Kadın, utana sıkıla sorularımı cevaplamaya devam etti. Ama ben durumun farkındaydım artık. Biraz da eşinin yeme davranışları üzerine durayım dedim ki yine şikâyetler başladı. “Siz sebze yer misiniz?” “ Ben yerim yemesine de benim sevdiklerimi hazırlatmıyor evde, hep eksik, hep kötü...” dedi kadını göstererek. Kalbim sıkışıyor ama ortamı biraz olsun rahatlatmak ve orta yolu bulmak için daha çok bilgi vermeye ve hedeflerimize odaklanmaya çalışıyordum. Sonraki görüşmelerde tek tek de görüşmek istediğimi söyledim ama bunu çok az yapabildim. Bu yoğun baskıya rağmen  üçümüz de hedefimize ulaştık. Kilo verdik, kan tahlillerimizi toparladık ve daha formda onlara veda ettim. Ama sağlık için bunlar yeterli mi ? Hep aklımda bu soru vardı. O kadının bakışlarını unutamıyorum, bu mutsuzluk ile fit olmak bizi ne kadar sağlıklı yapar? O kadın gerçekten kilo vermek istiyor muydu? 

Ben onlara çift terapisinin çok güzel bir yöntem olduğunu anlatsam da gittiklerini pek sanmıyorum. 

Niye bunu anlatıyorum biliyor musunuz?

Bu unutamadığım hikâyelerden sadece biri..

Mesela, erkek arkadaşının  “Sen çok şişmansın” diye terk ettiği o kızı unutamıyorum.

Kocasına “Sen yanıma yakışmıyorsun” diyen o kadını da.

Kızını gösterip “Buna bir şey yapın, bu yaşta şu hale bak” diyen anneyi de. 

Oğlu mutfağa girmesin diye kapıyı kitleyen aileyi de…

Sevgili okuyucu, tüm bunların elbette bir sebebi var. Onlara sorsak “onun iyiliği için” diyecekler. Onu korumak için, zayıflaması için, sağlıklı olması için yaptım diyecekler. Hepsi değil belki ama çoğu kendine göre haklı bir açıklama yapmaya çalışacak. Ama şunu bilin istiyorum, kilo vermeye karar vermek , kilo vermek ve korumak dünyadaki en zor şeylerden biri ! Herkes için değil ama bazıları için gerçekten çok zor. “ Az ye tamam” diyecek kadar basit olsa neden yapmasın milyonlarca kişi? Duygusal kısmı ile baş etmek, kendi bedenini yönetmek, sağlıklı kararlar almak o kadar da kolay değil. Hele de yemek konusunda sorunlu bir evde büyüdüysen. Yemek yapmayı bilmiyorsan. Yemek konusunda çocukken baskı gördüysen, suçlandıysan… Stres yönetimini, depresyonunu yemekle çözmeye çalışıyorsan… gerçekten bunlar zor. 

Bu hikâyenin bir tarafında olabilirsiniz. Belki eşiniz, aileniz size böyle davranıyor olabilir. Ya da belki de siz farkında olmadan sevdiğiniz birine bunu yapıyorsunuzdur. 

Korkutarak diyet yaptırmak ,

Zorla , baskı ile yemeği kontrol etmek,

Suçluluk duygusu ile daha iyi olmaya çalışmak sizi zayıflatabilir, ama daha sağlıklı ve mutlu olmanızı sağlamaz.

Birbirimizi motive etmek için pozitif bir yönetm bulmalıyız. 

Biliyorum bizim ülkede bunu yapmak zor…

Biz “eve geç gelme çocuğum, vaktinde evde ol” demek yerine “ geç gelirsen sana gününü gösteririm !” diyebüyüyoruz. 

Eğer bu sınavı geçemezsen hayatın biter diye eğitiliyoruz.

Beni mutlu edemezsen bir daha yüzümü göremezsin diyor mesela sevgilimiz…

Gerçek mutluluk… sağlıklı yaşamın huzuru… birlikte başarmak…

İşte bunlara ulaşmak istiyorsanız tutun onun elinden!

Hadi deyin. Daha iyi yaşaman için ben yanındayım…  artık seni suçlamayacağım, yargılamayacağım, zorlandığını biliyorum, birlikte yapabiliriz deyin. 

Deneyin, ikinize de ne kadar iyi geldiğini göreceksiniz…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir diyet hikâyesi… 14 Ocak 2025

Günün Köşe Yazıları