Feridun Andaç

Yazının ‘kestirme’ hali

08 Ağustos 2023 Salı

Minimal anlatıyı tanımlayan nedir derseniz salt “kısalık” diye yanıtlayamam sizi. Yani sözcük, cümle sayısına göreliği yoktur. “Düşünsel öz” dediğimiz şey esastır minimal anlatıda da.

Yıllardır defterlerime birer “konu” başlığı vererek yazdığım kısa anlatıların bir bölümünü “parçalı denemeler” başlığında dergilerde yayımlayınca gördüm ki aslında “kısalık” anlatının “öz”ündedir. Yani sözcük yığıntısından uzaklaşarak söylemek istediğinizi özlüce dile getirirsiniz.

Ben, buna, “geçişken zaman”ın anlatısı diyorum. Anda durup yazmak, ne şiir ne de aforizma. O an bir imge, bir duygu, bir düşünce esiniyle yazılan...

Umberto Saba’nın Kestirmeler ve Kısa Hikâyeler’ini1 okurken karşıma çıkan anlatı/cı tutumu/biçemini sevdim demeliyim.

Akılda kalan”ları ortaya çıkaran... Bir tür Walter Benjamin’in “parıltılar” dediği... Yaşanan, hissedilen, düşünülen ana tutunarak yazmak... Bir daha dönülüp asla yazılamayacak olanı sözcüklere dökmek...

Kendi “çoğul zaman”larını yazı, okuma, düşünmeyle geçiren yazarların, bence, sıklıkla yaptığı, yazadurduğu biçim.

Ferit Edgü’de, Enis Batur’da bulduğumuz. Zaman zaman bunu “noktürn” diye adlandırsam da bir nevi düzyazı-şiir diyebiliriz. Nicedir defter açıp yazadurduğum “Yörüngeler/Kesişmeler”de yaşadığım deneyim yazının çoğul sesini/biçemini yakalamak oldu demeliyim.

Ritim, devinim, ahenk, sözcüklerin tınısı/rengi; Kundera’nın imlediği üzre hafiflik/yoğunluk, düzenleme, çokseslilik, bütünlük, harmoni, eksilti-yoğunlaştırma...

Kısa bir metinde, metinlerarası anlatıda tüm bunları kurabilmek ancak kitap tasarlamayla olabilecek bir durum. Yazarken de bunu düşünüyorsunuz elbette.

Umberto Saba’nın kısa metinleri yer yer öz-anlatı biçiminde. Montaigne’nin başlattığı geleneğin filiz verdiği bir anlatı yordamı demeliyim buna.

Oktay Akbal, bir konuşmamızda, kısa yazmanın yazarın karakteriyle ilintisinden söz ederken Sait Faik’in tezcanlılığını anlatmıştı. “Bir yere sığamazdı, tedirgin biriydi... Derdi ki öykü bir oturuşta yazılmalı, öyle de okunmalı...” Akbal, kendisinin de öyle biri olduğunu, o nedenle öykü ve romanlarının kısalığını buna bağlamıştı.

Kuşkusuz bu bir tutum. Yazarlık tutumu. Üstelik sürekli yazar birini disipline eden... 

Kitabını Türkçede ilk kez okuduğumuz Umberto Saba’nın anlatılarını sevdim. Şair edası her metne sinmiş. Özgürlükçü, itiraz eden sorgulayan bir bakışı var. Okura çağrısından söz etmiyorum bile. Öyle yazarlar sizi kendinde tutar, diğer yazdıklarını merak ettirir. 

Saba’da gördüğüm diğer bir yan ise yazının/yazarın coğrafyayla ilintisidir. Çoğunlukla Trieste’de geçen ömrü onun yazı zamanlarını kanatlandırmıştır. Italo Svevo’ya, James Joyce’a, hatta yer yer Eugenio Montale’nin şiir evrenine sizi taşıması boşuna değildir. Onu okurken bir an şairin dizeleri geldi buldu beni:

Şu dağılgan gönlümüzü kavrayıp her bir yandan

ateşten imlerle açıklayacak

ve tozlu çayırlarda yitmiş bir safran gibi

parıldayacak sözcüğü isteme benden” (Eugenio Montale/Bedrettin Cömert)

İyi bir şairin düzyazısındaki tutumunu göstermesi açısından da Kestirmeler ve Kısa Hikâyeler ufuk açıcı geldi bana. Kitaba “sunuş” yazan Silvio Perrella, haklı olarak, şunu söylüyor: “Yazar, dünyayı yorumlamak için tamamen kendi metodunu kullanır. Bu sayede okuyucuda, bir şeyi, okuduğu her defasında ilk kez görüyormuş algısı oluşur.

Bu soy kısa düzyazıların parıltısı öyledir. Okudukça okutur, yepyeni düşüncelere salar sizi. Az sözle çok şeyi anlatma hüneri diyelim biz buna.

Yazıda “özü arayan” her anlatıcı öncelikle kısa yazma yordamını öğrenmelidir. Yani, “kestirme”den söylemek. Özdemir Asaf, Sait Faik, Ferit Edgü vari anlatmak, anlayacağınız...

Buna, “çerçevelenen yazı” demem de işte bundan. Böylesi yazan yazarlar kendi sözdizimini de yaratanlardır. Yazdıkça seslerinin çoğalmasını biraz da buna veriyorum. Umberto Saba’yı okuyun eminim ki sizi çoğaltabilecek çok şey bulacaksınız onun sesinde.


1 Umberto Saba, Kestirmeler ve Kısa Hikâyeler, çev. Sema Baykal-Berna Hasan, Kırmızı Kedi Yay., 2023, s.198.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anlatısız toplum 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları