Feridun Andaç

Karpuzlar gece büyür

12 Mart 2024 Salı

“Ses, başka yerden, dışarıdan,

ötekinden gelir.”

Byung-Chul Han

Unutamadığım bir gün mü demeli o yola çıkışıma. Hatırladığımı değil, iz bırakanı anlatmak istediğime göre, o eşiği geçmem gerekiyor. Eşik dediysem de zihnimde dönenip duran, yolcu otobüsünün gelip durduğu yerde yolun ikiye yarılmış halini gören bakışlarıma sinen o derin uçurumun baş döndürücü hali... Öylece kıyıda kalakalmıştık.

Yarıntıyı tanımlamak için bu sözler yetersizdi. Bakınca, sizi çekip içine alan, adeta dünyanın karanlık dibiydi gördüğümüzü sandığımız!

Yol boyunca kimse depremden söz etmemişti. O duraklama anında şoförün öfkeyi andıran nidasından anladığımıza göre, Varto depreminin en çok vurduğu yerdeydik. Televizyonlar, telefonlar yoktu; ölçümler böylesine yaygın değildi. Sarsıntının büyüklüğü hissedilen, bir de yıkılanla ölçülürdü sanki o günlerde!

Öteye geçit yoktu. Baş dönmesi, mide bulantısı geçirenlerin sesleri uğultu gibi gelmeye başlamıştı bana. Meşe ağacının gölgesine çekilmiş, dahası tünemişçesine beklemeye vermiştim kendimi.

Bu halimizi teyzeme anlattığımda, korkudan uçuklayan dudağıma krem sürüyordu. Henüz on iki yaşındaydım.

Başka yollara saparak Muş’a vardığımızda zifiri karanlık bir kentle karşılaşmıştık. Garaj yıkıldığı için, “çarşının ucu” denen bir yerde, ellerinde çıra ateşleriyle bekleşen insan yığınının önünde durmuştu otobüsümüz.

Şoför, “Emanetinizi getirdim hemşire hanım” diyerek beni elimden tutup genç kadının yanına götürdüğünde, o fotoğraflarına bakarak özlem duyup merak ettiğim teyzemle karşı karşıyaydım.

“Kara gözlerine kurban olduğum, gel seni bir koklayayım” diyerek beni bağrına basması, saçlarımı okşamasını, nefesinin sıcaklığını, kokusunu unutmam mümkün değil.

Hiç bitmesini istemediğim teyzemli gecelerin ilkinde uykuya yenilmiştim. İkinci gecemiz onun buralara gelme hikâyesiyle başlamıştı. Kendini bir “gönül sürgünü” olarak nitelendirmişti. Çocuk aklımla bunun iyi bir şey olduğuna karar vermiştim. Zira aşktan, aşkından söz ediyordu teyzem.

Bütün karşı çıkmalara, yaban sözlere itirazını yükselterek aşkına gitmişti. Ailenin asi kızı, neredeyse, hiç anılmaz olmuş; bizim büyüme çağımızda fotoğraflardaki suretiyle ötelerde bir teyzemizin olduğu bize anlatılmaya başlanmıştı.

Onun fotoğraflarına bakarak büyümüştüm.

Bir masal kahramanı gibiydi teyzem. “Şifacı” diye anılırdı. Gözünü budaktan sakınmayan halini ise, babam yazdığı bir destan-şiirinde dillendirmişti:

“Kürtlerin arasında bir mimoza çiçeği” diye de bir dizesini hatırlarım.

Kürtler dendi mi, durulurdu! Nedendir bilemezdim; ama adeta Zaloğlu Rüstem gibi anılırdı adı ve namı, “eniştemiz” dendiğinde... Teyzem yoktu sanki, aşkının destansı hikâyesi anlatılır dururdu. Bunu da bir annem, babam ve anneannem bilirdi! Ya da ben öyle anlardım.

Çok zaman sonra, herkesin bildiğini bilemediğimi; o yaz gecesinde, karpuz tarlasında, yüzümüzü yıldızlara vererek, çardakta sırtüstü uzanıp ondan masallar dinlediğimde anlattıklarından anlamıştım.

Gözlerimden uyku aktığını anladığı anda, teyzem:

“Kara gözlüm burada uyuyacağız, eğer çatırtı sesleri duyarsan sakın korkma; karpuzlar gece büyür, o ses onların büyüme sesidir” demişti, yıldızların akıp durduğu gece mavisini seyre dalarken. Gözlerimden akan uyku mahmurluğunu gidermek için teyzemi yeniden söze tutmuştum. Tam kendimden geçmiştim ki, bir fişek gibi çatırtılarının sesiyle irkilmiş, yıldızların seyrinde karpuzların büyümesine eşlik etmiştim adeta.

İçimdeki sesleri çoğaltan bu sesle bir ömür boyu yol alabileceğimi hiç düşünmemiştim. Şimdi açıp bir kitabın satır aralarında gezinirken, gene teyzemin beni tanıştırdığı yazarın bir sözünü o seslerle hep çoğalttığımı düşünürüm:

“Gez dostum gez, görürsün, Anadolu’nun eski rengini de yenisini de her şeyi görür benim buradaki uzletimin nedenini de anlarsın, gez!”*

Şimdi yola çıkıyorum sevgili okurum, “hayali vatanım” dediğim çocukluk yurduma dönük yüzüm... Ve dilimde Edip Cansever’in dizeleri:

“İnsan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer...”

* Hikmet Birand, Alıç Ağacı ile Sohbetler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s.350.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anlatısız toplum 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları