Uçurumun kenarında ters takla

25 Temmuz 2024 Perşembe

Kasım seçimlerinde Demokratların ABD başkan adayı artık Kamala Harris. O ana kadar morali bozuk, enerjisi düşük, dağınık bir parti izlenimi veren Demokratlar aniden hareketlendiler, seçimleri kazanma umutları canlandı.

GÖNÜLLÜLER, DOLARLAR... ONAYLAR

Demokratik Parti’nin seçim kampanyasına yardım etmek için başvuran gönüllü sayısı günde 200-300 kişi düzeyinde seyrederken Biden’ın Harris’in adaylığını desteklemesinin ardında ilk 24 saatte başvuran gönüllü sayısı 28 bini geçmiş. Partinin seçim kampanyasına yapılan bağışlar ilk 24 saatte tarihsel bir rekor kırarak 93 milyon dolara ulaşmış. Dahası bu bağışın yüzde 60’ı bireylerin, yaklaşık 430 binden fazla kişinin katkılarından kaynaklanıyormuş. Büyük bağışlarda da tarihsel bir sıçrama gözleniyor. Demokrat Partiyi destekleyen Süper PAC (Political Action Committee- Bunlar, bağımsızlık taklidi yaparak adaylar için sınırsız bağış toplayabiliyor, sınırsız harcama yapabiliyorlar) bir günde 150 milyon dolar toplamış. 

Demokratik Parti’nin Bill Clinton, Hillary Clinton, Nancy Pelosi, Chuck Schumer gibi ağır topları, Alexandria Ocasio-Cortez, Ilhan Omar gibi “radikal” isimleri olmak üzere 186 temsilcisi, New York Belediye başkanı, 23 eyalet valisi, çok sayıda insan hakları örgütü ile George Soros gibi büyük bağış kaynakları da Harris’in adaylığını onayladıklarını açıkladılar. Bu yazı yazılırken Barack Obama ve Bernie Sanders henüz onaylamamışlardı. Obama, Kamala Harris’in, Ulusal Kongre’de bir “taç giyme töreniyle” değil, bir önseçimi kazanarak aday olmasını tercih ediyormuş. Sanders, “Sonunda ben onaylayacağım demiş”. 

İKİ KORKU BİR DİNAMİK

Tüm bunlar, Kamala Harris’in öne çıkmasıyla partide kazanma şansını artırabilecek bir canlanma başladığını gösteriyor. Bu seçimlerde, ilginç ama çoğu kez dikkatlerden kaçan bir dinamik de genel olarak Demokratlardan özel olarak Harris’ten yana çalışabilecek. Bu dinamik iki korku vektörünün bileşkesinde şekilleniyor.

Birinci korku, liberal demokratik devletin, daha önce de birçok kez değindiğim “ikili yapısıyla” ilgili. Bir taraftan günlük işleyişi yöneten ve anayasal düzenin bekasını güvenceye alan “pratik hükümet” (güvenlik, yargı, idari bürokrasi: Anayasaya sadık seçilmemiş uzmanlar). Bu, liberal entelijansiyanın ve diktatör heveslilerinin “derin devlet” olarak adlandırdıkları ortak nefret nesneleridir. Öbür tarafta, halk oyuyla seçilen temsilcilerden oluşan parlamento ve “törensel hükümet” var. Liberal demokrasinin normal işlediği durumlarda bu “törensel”, sözde halkı temsil eden hükümetler gelir gider ama birincisi bakidirDemirel “Hükümetler geçici devlet kalıcıdır” gibi bir şey derdi ya... Bu nedenle, seçilerek gelen diktatör heveslileri, bir “atanmışlar-seçilmişler” karşıtlığı yaratarak, liberal işbirlikçilerden de yararlanarak “pratik devleti” yıkmaya, ikili yapıyı kendi iradeleri altında “bir”leştirmeye, böylece anayasal düzeni (hukuk devletini) işlevsizleştirmeye başlarlar. Trump’ı destekleyen, “2025 Projesi” bu “yıkımın ve ‘bir’leşimin” projesidir. Bu olasılık hem “pratik hükümetin” unsurları hem liberal demokrasiyi çıkarlarına daha uygun bulan sermaye kesimleri ve “özgürlükler” korumak isteyen ilerici entelijansiya arasında büyük korku yaratıyor. 

İkinci korku, 2020’de Trump’ın seçim sonuçlarını kabullenmemesi sonucu oluşan kargaşanın ve istikrarsızlığın anılarıyla ilgili. Bu kez Trump, faşist eğilimi teknoloji baronlarının da desteğini alıyor, çok daha güçlü toplumsal bir harekete dayanıyor; Heritage Foundation’dan, yeni personel, “2025 projesi” gibi kurumsal destekler alıyor. Bu hareketin destekçileri, “2025 Projesi”nin kadroları, seçimleri kaybetmeyeceklerini, kaybederlerse bir iç savaştan korkmayacaklarını sürekli vurguluyorlar. Hem “pratik hükümette” hem kimi sermaye kesimlerinde ve halkta, bir iç savaş korkusu, Demokratik Parti ve Kamala Harris liderliğine destek verebilecek bir direniş olasılığı içeriyor. 

Ancak Demokratik Parti’deki canlanma ve bu iki korku bileşkesi dinamik; Demokratlar seçimi eğer, kıl payı kazanırsa doğacak riskleri ortadan kaldırmıyor: Tüm bunlara bakınca ABD, bana bir uçurumun kıyısında sırtı uçuruma dönük olarak bir ters takla atmaya hazırlanan akrobatı anımsatıyor. Umarım başarır ve uçuruma düşmez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları