Adnan Binyazar

Ağaçlı çiçekli bir dünya

04 Nisan 2025 Cuma

Gürol Tombul bir yazısında, konuyu ağaçlara yönelterek uyarıcı görüşlerini yansıtır:

“Lütfen, bir ağaç dikmenin, onu korumanın aşkın ruhunu öğrenin, onu çocuklarınıza da öğretin. Yoksa can canan aşkının filizlendiği bu güzelim toprakların cennet vadileri kapkara kesilecek!”

Bununla yetinmiyor, ağacın doğadaki var oluşunda da yönlendiriyor sözünü:

“Elli metre otobanın gürültüsünü otuz desibel azaltan, gövdesinde, yapraklarında en az elli kuş türünü ve canlıyı yaşatan, kırk ton toz emen, ürettiği oksijenle insanları ve toprağında ürettiği humus ile başka canlıların da yaşamasına aracılık yapan olağanüstü sihirli bir varlıktır ağaç.”

Ağacın insan yaşamında önemli olması, onu gençlerin, aydınların desteklemiş olmasına da bağlanabilir.

O uğurda el kadar çocukların canından oluşunu, fidan boylu delikanlıların, yüz akı genç kadınlarımızın, püskürtülen suların saldırısına uğruyarak çamurlar içinde sürüklenişini aydın görüşlü bellekler unutmadı. Onların arasında, düşünce dünyamızda ad yapan kişilerin o günlerden bugünlere hapis yatışları toplumun yüreğinde bir onulmaz yaradır. Görev duygusunun alnında şafak yıldızı gibi ışıdığı Ekrem İmamoğlu’nun daha gün doğmadan kendini hapiste buluşu da o yarayı daha da büyütmüştür.

ÇİÇEK ÖZDEYİŞLERİ

Ağaçların bahar aylarında dipdiri doğurduğu çiçeklerin kokuları yaşam boyu unutulmaz, güzellikleri sürekli güzellikler yaratır. Bunu, düşünsel geişimi çağdan çağa daha da etkili kılan seçkin yazarlar dile getiriyor.

Ovidus: “Daha çok gül istiyorsak daha çok fidan dikmeliyiz.”

F. Nietzsche: “Hiçbir zaman gökten gül yağmayacaktır.”

Heinerich Heine: “Çiçeklerin yaydığı kokular onların duygularıdır.”

André Gide: “Solar düşer gününde koparılamayan çiçek, solar.”

Pablo Neruda: “Çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelmesine engel olamazsınız.”

Cenap Şahabettin: “Her güzel çiçeğin etrafında kötü otlar biter.”

NASRETTİN HOCA

Bunları sıralarken Türk insanının yaratma gücünün simgesi Nasrettin Hoca’yı da unutmuyor Tombul. Yazısına hocanın birden doğuveren fıkralarından birini de ekliyor görüşlerinin arasına:

“Hoca bir gün ağacın dallarını buduyormuş. Çıktığı dalı keserken yoldan geçen biri ‘Aman hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!’ demiş. Hoca bu, aldırmamış, kesmeyi sürdürmüş. Biraz sonra da ‘Pattt!’ diye yerde bulmuş kendini.

Kırık dökük bedeniyle koşmuş adamın arkasından. ‘Aman mübarek adam’ demiş, ‘Düşeceğimi bildin, öyleyse öleceğimi de bilirsin!’ deyip adama kahkahalar attırmış.”

BİR DE ŞİİR

Fıkra düşündürür, şiir duyumsatır. Ziya Osman Saba, çocukluğunu ağaçların gölgesinde, yapraklarında ve dallarında yaşadığı “Sizleri Görüyorum” adlı şiirinde ağaç diliyle konuşuyor:

 

Sizleri görüyorum, bahçemizdeki çamlar,

Bütün gün gölgesinde oynadığım dost badem.

Derken dallardan, ılık, iniveren akşamlar:

Evine dönen babam, camda bekliyen annem.

 

Ah bütün sevdiklerim, bütün kaybettiklerim!

Neyi arayım, yerde kurt, göklerde yıldız mı?

Babam, annem, evimiz, bahçem, çitlenbiklerim,

Sizler rüya mıydınız, sizler yaşamadınız mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçek dost 11 Nisan 2025

Günün Köşe Yazıları