Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aman dikkat rejim tükendi

27 Mart 2025 Perşembe

Rejim, yalnızca ekonomik, siyasi, kültürel olarak değil, en önemlisi tarihsel olarak tükendi ama yarın gitmiyor: Dışarıda emperyalist merkezlere yeni tavizler verme, ayrıcalıklar tanıma olasılığı, içeride baskı, terör eğilimi güçleniyor.

TARİHSEL TÜKENİŞ

Bu ikinci tükeniştir. Birincisi, Osmanlı İmparatorluğu, sultanlık, istibdat ve Saray rejiminin çöküşüne ilişkindi. Bu çöküşün karşısında yükselen, Cumhuriyetçi, antiemperyalist, seküler akım, tarihsel olarak bir ilerlemeyi temsil ediyordu. Fransız Devrimi’nin izlerini taşıyan Cumhuriyetçi akımın (geleneğin) temel ilkeleri, “kodlarıeşitlik, serbestlik ve kardeşlikti. Bunlar kapitalist gerçeklik içinde doğmuş ilkelerdi, serbestlik yalnızca kapitalist sınıfın özgürlüğüne ilişkindi ama bu kavramların üçü de kapitalizmin ufkunun ötesine taşınabilecek yönde yeniden yorumlanmaya açıktı. Bu kavramların kurduğu zeminde, özgürlük, demokrasi, emek, sınıf sömürü, bilim, vatandaşlık gibi Aydınlanma geleneğinin kavramları, düşünce tarzları, adalete ilişkin sorunlar bağlamında “konuşulabilir olanın” sınırları içinde kalıyordu.

21. yüzyılda, karşısında siyasal İslamın rejimi, sultanlık, saray, kul, dinci dogma, itaat, biat, tabiiyet kavramlarının kurduğu zemin üzerinde, Cumhuriyetçi akımın, Aydınlanmacı öncesine, geçmişe/geriye dönüş arzusunu temsil ediyor. Özgürlük, demokrasi, emek, sınıf, sömürü, bilim, vatandaşlık gibi kavramlar, düşünce tarzları, adalete ilişkin sorunlar bağlamında “konuşulabilir olanın” sınırları dışında kalıyor. Rejim “Kültürel egemenliğimizi kuramadık” derken 20 yıllık iktidarının geldiği noktada, Cumhuriyet, Aydınlanma geleneği karşısında artık, geleceğe ilişkin anlatacak bir hikâyesinin, baskı ve yok etme dışında bir seçeneğinin, kalmadığını da itiraf etmiş oluyor. Bu tam anlamıyla, bir tarihsel, hatta kültürel tükeniştir.

EKONOMİK VE SİYASİ

Uluslararası finans kapitale, NATO gibi güvenlik sistemlerine bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin ekonomik krizini “aşabilmek” için gerekli dış kaynağı getirebilir umuduyla rejim, ekonominin yönetimini neoliberal paradigma içinde çalışan bir uzmana verdi. Bu uzman hem sonuç alamıyor hem de rejimin tarihsel siyasi tükenişini besleyen, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı krizini derinleştiriyor. Yabancı kaynağa gelince, yatırımcılar, getirdikleri kaynağın değerlenmesine olanak verecek düzeyde bir artık-değer üretimi sürecinden emin olamamanın yanı sıra, biteviye yargının bağımsız olmamasından, kararların bir kişinin iki dudağı arasında olmasından yakınıyorlar.

Bir taraftan, yargının, son 20 yılda sistemli biçimde yok edilen bağımsızlığını kazanması, bunu sağlayacak, Cumhuriyetçi ve egemen bir yeni anayasayı ve kurumları gerekiyor. Diğer taraftan, rejimin dayandığı siyasal İslamın egemen sınıfları ve tarikat, vakıf gibi kurumlarının, rantla büyüyen yandaş sermayenin çıkarları bu yasaların kurumların bağımsızlaşmasını istemiyor.

Rejimin rant, haraca, komisyona dayanan ekonomi-politiği, öncelikle artık-değer üreten, bu zeminde yabancı kaynak getirebilen egemen sermayenin ekonomi-politiği ile uyuşmuyor. Rejimin TÜSİAD ile kavgası, İstanbul ve Ankara’nın, birçok belediyenin kayyum atama yöntemiyle rant kaynaklarına ulaşma çabası, bir haftadır sokakları, meydanları dolduran direniş, polis şiddeti, boykot korkusu bu ekonomik ve siyasi tükenişi temsil ediyor.

Rejim ülkenin jeopolitik konumunu, ordusunu, savaş sanayisini pazarlayarak kaynak bulmaya çalışırken jeopolitik riskler hızla artıyor: Bir tarafta Trump yönetiminde, ilhakçı, talancı, haraççı, faşist bir aşamaya geçen ABD emperyalizmiyle, diğer tarafta Rusya ile savaşmaya, ABD’den bağımsızlaşmaya çalışan, militarizme ve faşizme yol veren, göçmen korkusuyla sınırlarını kapatan Avrupa Birliği emperyalizmi ve her ikisiyle pazarlık ve paylaşım, genişleme çabası içinde Rusya emperyalimi arasında, karşı karşıya kalacağı taleplere ve baskılara direnme kapasitesi de giderek tükeniyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir külüstür kamyon 24 Mart 2025
Faşizm ve dil 20 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları