Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Orban, ‘yeni faşizm’ ve süreç olarak faşizm

07 Nisan 2022 Perşembe

Macaristan’da, Victor Orban, altı partili “muhalefet ittifakı” karşısında ezici bir seçim zaferi kazandı. İttifakın lideri Marki-Zay, “Sonucun böyle olacağını asla düşünmemiştik” demiş, eklemiş: “Yenilgimiz ülkedeki demokrasi eksikliğinin sonucudur”.  İlk tepkim (Twitter) “Seçimlerden önce aklınız neredeydi? Niye, insanları kandırıp seçimlere demokrasi varmış gibi girdiniz?” oldu. Sonra, Orban rejimi gibi rejimlere karşı mücadele edebilmek açısından önemli bulduğum iki konu üzerinde düşünmeye başladım: Birincisi, “Yeni faşizm” ve faşizmin süreç olarak gelişme özelliği. İkincisi de emekçi sınıfların, ekonomik çıkarlarına aykırı siyasi partilere oy vermeleri.

DEMOKRASİ VE SÜREÇ OLARAK FAŞİZM

Demokrasiye, “Kimin için” sorusunun ışığında, iki açıdan yaklaşabiliriz: (1) “Devlet biçimi” olarak demokrasi. (2) “Haklar ve özgürlükler” olarak demokrasi. Birincisi, coğrafyası, kurumsal özellikleri bir sınıfa atıfla tanımlanabilen (proletarya demokrasisi/ burjuva demokrasisi gibi) ve sosyalizm açısından, devlet sönümlenirken, “gerçekleşerek” sönümlenecek bir “yapıntı”. Öbürü ise genişleme, daralma “spazmları” içinde ve sosyalistler açısında sürekli genişleme yönünde ilerletilmesi gereken bir süreç.

Günümüzde, kapitalist demokrasinin sınırları “plütokrasiye” (yüzde 1) kadar daralmıştır; seçimlere indirgenmiştir; “haklar ve özgürlükler” ekonomik zeminlerinden koparılarak, kimliklerin özgürlük taleplerine hapsedilmiştir. Yeni faşizm işte bu kapitalist demokrasi içinde, toplumu kimliklerin hak talepleri üzerinden kutuplaştırarak gelişiyor.

Yeni faşizm, parlamentoyu işlevsizleştiriyor, yürütmeyi, kapitalist ekonominin yönetimini, kaynak dağıtma süreçlerini, lider-parti-hareket “bir”liğinin iradesine tabi kılıyor, yargıyı ve güvenlik güçlerini bu “bir”liğin yandaşlarıyla dolduruyor, basını ele geçirip eleştirileri susturuyor. Bu pratik, kültürü (hatta bireylerin bilişsel haritalarını) ırkçı, dinci, milliyetçi, eril ve homofobik bir ideolojiyle, liderlik kültüyle yeniden şekillendirerek ilerlerken “demokrasi”, her iki anlamda da giderek yok oluyor. 

Yeni faşizmde, seçim süreci, muhalefetin kazanmasını olanaksızlaştıracak (kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını anlamsızlaştıracak) biçimde yeniden düzenleniyor. Demokrasi, genel seçimlere indirgenmiş olduğundan, seçimlerin yapılıyor olması yeni faşizmi gizlemeye devam ediyor.

Yeni faşizmin bu özelliklerini anlamadan, inşa sürecini durdurmayı başarmadan seçimlere odaklanan bir muhalefet pratiği, süreç olarak faşizmi meşrulaştıran, kazanımlarını koruyan bir fanteziye dönüşüyor.

EKONOMİK ÇIKAR, SİYASİ TERCİH

Liberalizmin kaba materyalizmi, bireyleri biyolojik varlıklarına indirger, esas olarak rasyonel ekonomik beklentilerle davrandıklarını düşünür. Bu beklentilerle hareket eden bireylerin kaotik toplamı olarak, “işleyen serbest piyasa” fantezisinin ve “kapitalist gerçekçiliğin” egemenliği için, bireylerin bilişsel haritalarının bu varsayımlarla oluşması gereklidir. 

Ne yazık ki bireyleri biyolojik varlıklarına indirgeyerek düşünme eğilimi, “materyalist” boyutundan dolayı sık sık sosyalistleri de etkisi altına alarak kapitalist gerçekçiliğin içine hapsedebiliyor. 

“Biyolojik varlığın” arzuları, beslenme, üreme ve barınma dürtülerinden kaynaklanırken toplumsal bir varlık olan insan, “biyolojik varlığını” belli bir toplum biçiminin ve kültürün koyduğu sınırlar, tanımlar içinde yaşıyor. “Biyolojik varlığın” arzuları da bireyin karşısına, bunları sınırlayan etkenlere ilişkin, adalet ve özgürlük kaygıları süzgecinden geçerek (yeniden tanımlanarak) geliyor; Marx’tan alırsak, “bilinçlerini” (ve benimsedikleri değerleri) “sosyal varlıkları” belirliyor. Bu nedenle, hayat pahalılığından yakınan, hatta greve çıkan emekçiler, çoğu kez ekonomik çıkarlarıyla değil, adalet, özgürlük anlayışlarıyla, ahlaki değerleriyle en uyumlu buldukları siyasi hareketleri destekleyebiliyorlar.

Son Macaristan seçimlerinde, geçmişte Türkiye’deki seçimlerde, bu sorunu rejimin (dinci, milliyetçi değerlerini) dilini benimseyerek aşmaya çalışmanın, pratikte seçmenin rejimi temsil eden değerlere olan güvenini artırdığını, rejimi destekleyenlerin tercihlerine sadık kaldıklarını gördük. Bu değerlere, bir de süreç olarak faşizmin getirmeye devam ettiklerini ekledik mi, ortaya genel seçimler açısından iyimser bir tablo çıkmıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları