Ayşegül Yüksel

Son veda...

09 Nisan 2025 Çarşamba

En son iki yıl önce telefonla görüşmüştük. “İz Bırakanlar” başlıklı kitabımdaki portresi için bir görselini isteyince her zamanki olağanüstü titizliğiyle en doğru fotoğrafı bulmak için kendini paralamıştı. Son görüşmemizmiş meğerse. Oysa o yaz Ankara’ya geleceğini, beni de görmek istediğini söylemişti.

Ülkemizin en duyarlı, en incelikli tiyatro çalışmalarında imzası olan yönetmenlerden birini yitirdik. Ahmet Levendoğlu, önemli bir sahneye koyucu olması yanında tiyatronun her alanında çalışmış bir sanatçıydı. Yönetici, oyuncu, çevirmen, eğitmen olarak da sahnelerimize yıllarca hizmet verdi. Yazar Agâh Sırrı Levend’in torunu, sahne tasarımcısı ve yönetmen Tarık Levendoğlu’nun oğluydu.

1974 yılında, Ahmet’in İngiliz eşiyle ODTÜ’de aynı bölümde çalışıyorduk. Ahmet o sıralarda Devlet Tiyatrosu’nda oyuncuydu. Konservatuvarda da hocalık yapıyordu. Onun Robert Kolej ve Royal Academy of Dramatic Art mezunu olduğunu, İngiltere’de sahne deneyimi edindiğini de bu aşamada öğrendim.

Sonra İstanbul’a göçtüler. Kuruluşunda İstanbul DT’nin müdür yardımcılığını da yapan sanatçı, eğitmenliğini çeşitli konservatuvar ve sanat okullarında sürdürdü. “Akademi” adlı özel kuruluşun başlıca hocalarındandı.

Sanatçının çalışma düzeni içinde TV dizileri de vardı. TRT’nin “Ateşten Günler” dizisindeki oyunculuğu belleklere yerleşmiştir. Onu en son “Küçük Kadınlar”da izlediğimi anımsıyorum. Tiyatro Stüdyosu serüveni 1990’da başlıyordu. Levendoğlu’nun Zühal Olcay ve Haluk Bilginer’le birlikte kurduğu topluluğun ilk oyunu “Aldatma”dır. Harold Pinter’ın “Aldatma”sı, sanat yönetmeni Ahmet Levendoğlu’nun rejisiyle, Metin Deniz’in sahne tasarımıyla, Zuhal Olcay, Haluk Bilginer ve Ahmet Levendoğlu’nun yorumlarıyla sunulmuştu. Çarpıcı bir “ilk” çalışmaydı “Aldatma.” Aldatırken aldatılan, yalnızlaşan, yoksunlaşan üç kişinin, “aşk üçgeni” sarmalında oynadığı, gerilimini “iç aksiyon”dan alan bir “sorgulama” oyunuydu.

Tiyatro Stüdyosu’nun kısa sürede kurumlaşmasını sağlayan “ilk dönem” çalışmaları arasında “Derin Bir Soluk Al” (1994), “Çöplük” (1995) ve “Histeri” (1996) oyunlarının özel bir yeri vardır. Oyunların başarısı kurucuları bir salon sahibi olmaya yöneltmişti. Ne yazık ki yoğun emek harcayarak bir kültür merkezine dönüştürmeye uğraştıkları Üsküdar’daki eski Odeon Sineması 1996’da çıkan bir yangınla yok oldu.

Neyse ki 1998’de sahnelenen Jean Genet’in “Balkon”u salonsuz Tiyatro Stüdyosu’nu doruğa taşıyordu. Yönetmen Başar Sabuncu’nun rejisi, Duygu Sağıroğlu’nun sahne tasarımı ve Selim Atakan’ın müziğiyle biçimlenen bu vurucu üstün-yapımda, Levendoğlu-Olcay-Bilginer üçlüsüne eşlik eden Derya Alabora, Şebnem Sönmez, Güven Kıraç, Bülent Emin Yarar gibi oyunculardan oluşan ekip tiyatro tarihimize parlak bir sayfa yazıyordu. Tiyatro Stüdyosu 2000 yılında -Olcay ve Bilginer’in ortaklığı bittikten sonraLevendoğlu’nun rejisiyle sahneye çıkartılan “Dünya’nın Başkenti (Speer)” oyununun yapımıyla yine gündemdeydi. Topluluğun “20. yıl oyunu ise “ “Şölen”di. Bu yapımın -tıpkı “Aldatma”da olduğu gibi- yönetmeni Ahmet Levendoğlu, başoyuncusu Zühal Olcay’dı. Levendoğlu’nun 2000’li yılların ortalarındaki sürprizi de “Vanya Dayı” ile ilk kez bir Rus klasiği sunmasıydı.

Ahmet Levendoğlu titizlikle çalışılmış oyunların yönetmeniydi. Sahne olaylarının hepsi ayrıntılı biçimde düşünülüp ustalıkla gerçekleştirilmiş dekor, ışık, müzik tasarımlarına yaslandırılmıştı. Oyunların her bir aşamasının gerektirdiği tartım ve hareket düzeni özenle tasarlanmıştı. Oyunculukta, hem bireysel hem de “toplu” performans özellikleri gözetilmekteydi.

Levendoğlu, “idealist” sanatçı duruşunu koruma yolunda zaman zaman kurumlara ve kişilere ters düşse de ilkelerinden vazgeçmeyi bir an bile aklından geçirmemiş, inandığı türde tiyatro yapmayı güç koşullara karşın sürdürmüştür.

Tiyatronun her alanında nitelikli bir sanatçı ve değerli bir dosttu. Ahmet Levendoğlu’yla vedalaşmak zor geliyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son veda... 9 Nisan 2025

Günün Köşe Yazıları