Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ekmek, Özgürlük, Toplumsal Adalet
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş AKP’ye yakın olduklarını açıkladıktan sonra, “Biz AKP ya da BDP’nin değil, bütün Türkiye’nin anayasasını yapmak için böyle bir uzlaşma arayışı içine gireriz. Sonuçta yeni anayasa bir toplumsal barış anayasası olmalıdır. Ben PKK ve devlet arasındaki barıştan söz etmiyorum” demiş. Umarım bu sözlerin içeriğinin tam olarak ayırdındadır. Yoksa kendimizi, anayasada Kürtler için ufak bir iki makyaj karşılığında ekmek, özgürlük ve toplumsal adalet taleplerinin daha da bastırılacağı, her türlü yasal denetimden kurtulmuş totaliter bir başkanlık rejiminde bulacağız.\n
\n“Kürt sorunu” denen olgunun temelinde ekmek, özgürlük ve toplumsal adalet talebi yatmıyor mu? Kürt burjuvazisinin, seçkinlerinin kimlik talebine cevap olacak bir “sonuç”, Kürt yoksullarının, işçilerinin, işsizlerinin, topraksız köylülerinin, töre baskısı altında ezilen kadınlarının sorunlarını nasıl çözecektir? “Kürt sorunu” aslında bunların sorunu, demokratikleşme de bunların sesinin duyulur hale gelmesi demek değil midir? İşe “en alttakilerin” ekmek, özgürlük, toplumsal adalet gereksinimlerine cevap arayarak başlamayan bir “çözüm” toplumsal barış getirebilir mi? \n
\nİşçi sınıfı...\n
\nBu kaygılarımızı dile getirdikten sonra, birkaç adım geri çekilerek daha büyük resme baktığımızda, Amerika’dan İngiltere’ye, Ortadoğu’ya “işçi sınıfı”, “alt sınıflar” kavramlarının hızla günlük söyleme geri döndüğünü görüyoruz. Bu geri dönüşün arkasında da bu sınıfların ekmek, özgürlük, toplumsal adalet taleplerini gittikçe artan bir biçimde, ellerinde hangi ideolojik araç varsa onunla dile getirmeye başlamış olmaları yatıyor. “Türkiye ve Kürt Sorunu” kümesi üzerinde düşünürken bu olguyu “bir”leştirici etken olarak kullanmak gerekir.\n
\nToplumsal yapıları, kültürel ve tarihsel gelenekleri farklı toplumlarda ortaya çıkmaya başlayan benzer olgular bir evrensellikle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.\n
\nÖrneğin son dönemde Kuzey İrlanda’da patlak veren toplumsal olayları irdelemeye başlayanlar, Protestan kesim içinde, sınıfsal temelde bir bölünmeye işaret ediyorlar. Protestan orta sınıf, kapitalist sınıf “barış” sürecine uyum sağlarken sokak protestolarında Protestan işçi sınıfını, işsiz gençleri görüyoruz. Bu kesim öfkesini bu kez Katolik kesime değil, kendi liderlerine yönlendiriyor. Protestan işçi sınıfından, işsiz gençlerden önemli bir kesim kendi seçkinleri, liderleri tarafından bir kenara atıldıklarını düşünerek isyan ediyor.\n
\nGüney Afrika’da da ırkçı rejim yıkıldı, ama varoşlardaki siyahların, proletaryanın yaşam koşulları hâlâ iyileşmedi, üzerlerindeki devlet baskısı azalmadı. \n
\nPopüler kültüründe “işçi sınıfı” kavramını dışlamaya özen gösteren ABD’de Pew Research Centre’in geçen eylülde gerçekleştirdiği bir anket halkın yüzde 30’unun kendini “alt sınıf” olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Geçen ay İngiltere’de yayımlanan bir araştırmaya göre, “Yeni İşçi Partisi”nin liberal söylemlerine karşın halkın yüzde 60’ı aidiyetini işçi sınıfı olarak tanımlıyor. Bu gelişmelerde, iki yıldır Akdeniz bölgesini sarsan öfke dalgasının yankıları var, ama farklı sınıfların ekonomik krizi farklı yaşıyor olması da önemli...\n
\nMısır ve Tunus’ta devrimci süreç, rejim düzeyinde, seçkinler arası ilişkilerde önemli değişimlerin önünü açtı. Ancak kent yoksulları, işsiz gençler umduklarını bulamadılar; ekonomik koşullarsa bozulmaya devam etti. Şimdi sokaklarda esas olarak bu kesimler var. \n
\nTam bu noktada iki olasılığı değerlendirmek gerekiyor. Birincisi, kent yoksullarının, proletaryanın asgari taleplerine cevap vermeye başlamadan “toplumsal barışın” sağlanması olanaklı görünmüyor. İkincisi, bu hoşnutsuzluk dalgası, özgürlük ve toplumsal adalet taleplerini beslerken aynı zamanda, radikal İslamın özellikle de Selefi akımların, Müslüman Kardeşler geleneğinin oynadığı tehlikeli oyunun da katkısıyla yükselmesini hızlandırıyor. \n
\nİki düşünceyle bitireyim: “Kürt sorunu”, toplumsal bir sorun olarak çözülmeden, “toplumsal barışa” yol açacak biçimde çözülebilecek bir sorun değildir. İkincisi, ekmek, özgürlük, toplumsal adalet sorunları derinleşirken Türkiye’nin kendini tüm bölgede yükselmekte olan Selefi hareketin etkisinden koruması, hele Suriye’de karıştığı süreçlerden sonra daha da zorlaşacaktır.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Mitinge neden katılmadığını açıkladı
- Tutuklanan baba cezaevinde ölü bulundu
- İmamoğlu'na 'ahmak' dedi, davaya çağırdı
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- AKP'li Mustafa Varank ölümden döndü!
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti