Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Büyük Dönüşüm’

19 Temmuz 2018 Perşembe

“Utanç verici”, “haince”, “Putin’in kuklası”. Bu ifadeler, pazartesi günü Helsinki’de yapılan Trump-Putin zirvesinde, Trump’ın bir rakip ülkenin liderinin önünde kendi istihbarat örgütlerine güvensizliğini belirtmesinin ardından, Washington Post, New York Times, Politico, Wall Street Journal gibi yayınların yorumlarında, Cumhuriyetçi Parti liderlerinde, kimi Trump taraftarlarında oluşan öfkeyi yansıtıyor. Trump yönetiminden, adını vermek istemeyen bir üst düzey görevli, “Trump inanılmaz derecede zayıf göründü. Putin ise bir şampiyon gibi duruyordu” diyormuş.
Bu fiyasko yalnızca Trump’ın yetersizliğinden, belki de 2016 seçimlerinden dolayı Putin’e olan bir borcundan kaynaklanmıyor. Bu fiyasko, gelişmekte olan bir “büyük dönüşümün” semptomu...
 
Küreselleşmeden sonra...
Reagan’dan, Trump’a gelene kadar, ABD dış politikasının önceliği, serbest piyasa modeline dayalı küreselleşmenin önünü açmaktı. 11 Eylül 2001’in ardından yayımlanan Savunma Stratejisi bile küreselleşmenin korunmasının önemini vurguluyordu.
Büyük mali kriz, 2007’de uluslararası mali sermayenin ekonomik modeline, kültürel egemenliğine (“Davos Man”) ve siyasi gücüne büyük bir darbe vurdu. Böylece de dünya yeniden, Karl Polanyi’nin “Büyük Dönüşüm” (1944) başlıklı yapıtının, “100 Yıllık Barış” bölümünde işaret ettiği “faza” girmeye başladı: Mali sermayenin gücü kırılınca, sanayi sermayesinin çıkarları öne çıkmaya başlar, ondan sonra, artık kimse büyük savaşı önleyemez...
Mali krizden bu yana küreselleşmeden geri dönülmekte olduğundan söz ediliyordu. Ancak, ilk kez ABD güvenlik politikası çevrelerinde serbest ticaretin, küreselleşmenin stratejik bir tehlike olarak görülmeye başlandığını duyuyoruz. Bu açıdan bakınca da Trump’ın ekonomi politikaları daha anlaşılır olmaya başlıyor. Sorunlar adamın yetersizlikleri bir yana, tutarlı bir “büyük strateji” yokluğunun ürünü yalpalamalardan kaynaklanıyor.
Financial Times’dan Rana Foroohar’in aktardığına göre, haziran sonunda ABD’de Ulusal Savunma Üniversitesi’nde düzenlenen bir toplantıda, çok sayıda uzman, askeri ve sivil liderler, iş çevrelerinin temsilcileri tam da bu konuyu konuşmuşlar. Katılımcılar, II. Dünya Savaşı sonrası düzenin artık bozulduğunu, Çin’in yükselişini, bu koşullarda, ABD’nin sanayi ve savunma yapılanmasını güçlendirmek, “bir sanayi politikası” düşünmek gerektiğini vurgulamışlar.
 
Eve dönüş başlarken
Bu toplantıda, ABD ile Çin ekonomileri arasındaki entegrasyonun, özellikle tedarik zincirleri üzerinden getirdiği tehlikeler tartışılmış. Toplantıya katılanlar, sanayide, yalnızca ticaret savaşlarına değil, gerçek savaşlara da dayanabilecek bir tedarik zinciri yapılanması gerektiğini vurgulamışlar. Tartışmalardaki genel hava, şirketlerin küreselleşmiş yapılanmalarında “laissez faire döneminin” bittiği yönündeymiş. Foroohar, “Çokuluslu şirketler tedarik zincirlerini zaten kısaltmaya başlamışlardı” diyor ve ekliyor, eğer ABD’deki askeri sınai kompleksin istedikleri olursa, bu tedarik zincirleri eve yakın noktalara taşınarak daha da kısalacak”.
Trump’ın, NATO ve AB’yi zayıflatma çabaları, geçen hafta Avrupa’yı “ekonomik düşman” olarak tanımlamasına yol açan ticaret savaşları politikası, aktardığım toplantıda egemen olan mantıkla yakından bağlantılı. Ancak, Çin’in yükselişini, serbest ticareti, bir güvenlik riski olarak gören yaklaşım, siyasi alanda “ittifaklarla ve rakipler arasındaki ayrımı bulanıklaştırarak”daha büyük risklere yaramaya başlıyor.
Örneğin, ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrasında kurduğu uluslararası düzende en önemli müttefikleri, Almanya ve Japonya ile ABD arasındaki bağlar zayıflıyor. Batı ittifakı dağılırken, AB ve NATO zayıflarken, Almanya ve Japonya (II. Dünya Savaşı, öncesinin militarist güçleri) ittifakın koyduğu sınırlamalardan kurtulmaya başlıyorlar. Almanya savunma harcamalarını artırıyor. Avrupa Birliği ile Japonya, ABD’nin korumacılık önlemlerine karşı bir serbest ticaret anlaması imzalıyor.
ABD Çin karşısında giderek yalnızlaşıyor. Manzara, Polanyi’nin yapıtında betimlediği dünyaya benzemeye devam ediyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları