Küçük erik ağacı...

06 Nisan 2020 Pazartesi

Sevgili Ali Sirmen’e merhaba!

Bahçenin pek de fark edilmeyen köşesindeydi.

Çiçek açtığını görüp durdum. Şubat sonlarıydı.

Yazık, havalara aldandı” dedim.

Şimdi mart soğukları gelir, çiçekleri yanarsa kötü olur.”

Mart soğukları geldi ama küçük “erik” dayandı.

Küçük bir erik ağacıydı. Büyük ağaçların arasında kalmıştı.

Ama, küçük “erik” aldırmadı, dayandı. Şimdi yeşillenen dallarıyla göğe yükseliyor.

 Haberin yok küçük erik” dedim, “Bak biz koronavirüs ile uğraşıyoruz, başımız belada.”

Erik aldırmadı, o köklerinden özsuyu çekiyordu, işi vardı.

Öyle ya” dedim, “aldırmazsın, senin işin senin, bizim işimiz bizim.

Sonra düşündüm de herkes kendi derdiyle uğraşıyor.

Biz evlerde kapalıyız. Her yerde hayat durmuş.

Oysa doğa tıkır tıkır işini yapıyor.

Ağaçlar yeşilleniyor, meyve ağaçları çiçekleniyor, kuşlar uçuyor, hayvanlar yiyecek peşinde koşuyor.

Doğa, hiçbir şeye aldırmadan kendi takvimini uyguluyor.

Biz insanlar ise hayatı pek de anlamadan yaşıyoruz.

Şimdi, gözle görünmeyen bir organizma hepimizi hizaya getiriyor.

Yükselen ateş, öksürük, solunum zorluğu görülen belirtiler.

Covid-19 testi pozitif mi, negatif mi?

Test aslında durumu açıklamaya yetiyor mu?

Hiç belirti vermeyen taşıyıcılar aramızda dolaşıyor mu?

Yaşlıların riski neden daha yüksek?

Hastalıkları olanlar daha mı tehlikede?

Sirenleri öten ambulans şu anda kimi taşıyor?

Küçük erik” bunlardan habersiz. Oralı bile değil.

Aslında belki de bana bir şeyler söylüyor da ben duymuyorum.

Hey” diyor olabilir mi? “Hey başımda dikilmiş duran sen, kendi işini gereğince yapmış mıydın acaba?

Düşün bakalım düşün, böyle şeylerin olabileceğini hesaba katmış mıydın?

Düşünüyorum, hayır, böyle şeyler aklıma bile gelmemişti.

Şimdi yakındığım her şey, zamanında düşünmediğim şeylerdi.

Dünyayı saracak bir virüs salgınını filmlerde görüp geçmiştim.

Zor günler gelirse ne yaparım diye düşündüğüm olmuştu elbette.

Ama bunlar da hastalıktı, parasızlıktı falan.

Hastaneler, sağlık hizmeti, doktorlar gibi konuları zaman zaman düşünürdük. Yazıp çizmişliğimiz de vardı üstelik.

Ama böyle bir durumu, itiraf edeyim ki düşünmemiştim.

Düşünmek de kolay değildi. Bir komplo teorisi gibiydi.

Ama başımıza geldi işte.

Küçük erik, bakın ne dedi?

Hey sen, başımda dikilip durdun da, dinle şimdi.”

Şu yakındığın her şey var ya, her şey.

İşte bu her şey, sizin yanlışlarınızdan oldu, sizin ihmallerinizden, sizin aldırmazlığınızdan.

Bak şimdi yakınıyorsunuz.

Yönetiminiz, yani sizi yöneten iktidarınız partizanca davranıyormuş. Cumhurbaşkanınız kendi partisinin belediye başkanlarıyla görüşüyormuş. Belediyelerin bağış toplaması yasaklanıyormuş.

Yakınıyorsunuz, doğru ama bugün çok geç kalmadınız mı?

Hadi, hatırlayın bakalım, siz referandum yaptığınızda ben çok küçüktüm, siz referandum yapmıştınız.

Başkanlık sistemi referandumu, hatırladınız mı, “hayır” diyenler kazanmıştı da yaygarayla “evet kazandı” demişlerdi.

İşte o “hayır”a sahip çıkamadığınız için kaybettiniz.

Neden “hayır”a sahip çıkamadınız? İşte sizin aymazlığınızdır bu.

İktidarın dümen suyunda bir muhalefet yaptınız.

Bunu da muhalefet sandınız.

Bakın, bugün de muhalefetin kazandığı belediyeler saldırı altında.

Gene “Yanlıştır bunlar” demekle yetiniyorsunuz.

Bu yakındığınız iktidar bugün hâlâ iktidarsa sizin yanlışınızdır, sizin eksiğinizdir burada dikilip duran bey.

Cumhurbaşkanınız ne dedi, son TV konuşmasında? “Ülkemize virüsü getirenler Amerika’dan, Avrupa’dan gelenlerdir” dedi.

Duydunuz, böyle söyledi. Ama “Arabistan’dan gelenleri söyledi mi?” Söylemedi. Umreden söz etti mi? Etmedi.

Ne oldu şimdi? Dinleyip geçtiniz. Oysa umreden gelenlerin virüs getirdiği olaylarla ortaya çıkmadı mı? Çıktı.

Suriye’de neler oluyor? Unuttunuz gitti. Neler oluyor Libya’da?

Lafı bile geçmiyor. Hapiste yatan suçsuzlarınızı unutmuş gibisiniz.

İşte dostum, dedi “küçük erik”, bunları düşün.

Hiç değilse bunları düşün de bu ev hapsinin sana bir yararı olsun.

Küçük erik ağacının önünde dikildim kaldım. Sonra eve girdim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları