Kırık sandalye...

23 Eylül 2019 Pazartesi

Saray’ın konuğuna verilen “kırık sandalye” sadece tatsız bir olay ya da kaba bir şaka olsaydı unutulması doğru olurdu.
Oysa bu davranış hiçbir ev sahibinin hiçbir konuğuna yapmaması gereken bir ayıptır.
Türklerin geleneklerine de, uygar insanların törel değerlerine de aykırı olan bu tuzakçı davranış sadece yapanların utancıdır.
Hatta yeraltı dünyasının adamları bile konuk ettiklerini başından sonuna korurlar ve bunu kendi şerefleri sayarlar.
Recep Tayyip Erdoğan’ın sarayında, kendi davet ettiği konukları içinde olan Ekrem İmamoğlu’na verilen “kırık sandalye”, ev sahibinin ayıbı olmuştur.
Bu davranış, ayrıca ülkeyi yöneten siyasal iktidarın nasıl bir “yönetim anlayışı” (zihniyeti- mentalitesi) içinde olduğunu da ortaya koymuştur.
Bir yenilgi durumunda neler yapabilecekleri, ne hileler, ne tuzaklar kurabileceklerinin de örneğidir bu olay.

Adaletin kırık terazisi
Açıktır ki, adaletin terazisi kırılmıştır.
Hedefe koydukları kişilere açılan soruşturmanın tutuklama ile biteceği, adaletin kırılan terazisinin yerine zincirlerin konulduğunu göstermektedir.
Tutukluluğu bir ceza olarak kullanma, artık hukuk kurallarının adaletten koparılmış bir infaz aracı yapıldığını gösteren örneklerle kanıtlanmıştır.
Cumhuriyet gazetesinin eski yönetici, yazar ve çizerlerinin çektikleri çile, halen hapis yatan Eren Erdem gibi, Osman Kavala gibi, Selahattin Demirtaş gibi toplumun tanınmış kişileri yanı sıra haksız yere işlerinden atılanlar, yurtiçinde işe giremeyen, yurtdışına çıkamayan sayısız insanımız bu “kırık terazi”nin acı örnekleridir.

Öğretmenin kırık kalemi
Laik eğitimin kolu kanadı kırılmıştır.
Cemaatlerin, tarikatların cirit attığı eğitim alanı, anaokuluna sokulan tesettür ve sarık ile başlayıp, liselerde eğitim saatlerinin cuma namazına göre düzenlenmesine uzanmıştır.
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde Menzil tarikatının okuluna gitmeye zorlanan üç köyün öğrenci velileri ayaklanıp bu durumu protesto etmişlerdir.
Artık köyler bile bu cemaatçi- tarikatçı durumu kabul etmemektedir. Milli Eğitim Bakanı ise bu durumları görmezden gelmekte, “yetki alanımın dışında” diyerek kendi aczini ortaya koymaktadır.
Köy Enstitülerini kapatıp imam hatip okullarını yaygınlaştıran dinci siyaset, amacını böylece açıkça ortaya koymaktadır.
Ülkenin bütün annelerinin, bütün babalarının, öğretmenlerinin, psikoloji kurumlarının, ruh sağlığı kurumlarının karşı çıkması gereken bu durum, kayıtsızlık yüzünden “seyredilen sahneler” olmaktadır.
Ülkenin geleceği tehlikededir.

Geleceğe güven kırıldı
Artık insanlarımız geleceklerine güvenmiyor.
İş bulmanın liyakate değil, sadakate bağlanması, bir işe girmek için ancak iktidara bağlı olmanın önkoşul olduğu durumda topluma ne güven verebilir?
Kendinden olanın” her türlü yanlışını örten, hırsızını, uğursuzunu koruyan, bunları savunan “kapalı kutu siyaseti” bu ülkenin bütün ahlak ölçülerini yerle bir etmiştir.
“Kendinden olmayanı” her türlü baskının altında tutan, eğer isterse kolayca hedef yapan, hiçbir şeyi umursamayan bir Tek Adam yönetimi ülkenin güven duygusunu kırmıştır.

Kırık sandalye işte bunu anlatıyor
Çözüm mü?
Çözüm bu iktidardan kurtulmaktır.
Pelikancılarla elikancılar arasındaki kavgadan medet ummak ancak aczi ifade eder.
Güç, bu toplumun ahlaktan yana, vicdandan yana, adaletten yana, uygarlıktan yana milyonlarının gücüdür.
Güç, bu toplumun insanlık değerlerinin, emek değerlerinin, akılcı uygar değerlerinin sahibi olan milyonların gücüdür.
Akıl, bu gücün birleşmesindedir.
Milyonların gücü birleşmeli, bu iktidardan kurtulmayı başarmalıdır.
Gelecek hepimizden bunu bekliyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları