Kültürel dönüşüm

21 Eylül 2024 Cumartesi

İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da hüküm süren faşist lobiden aldığı ilhamla İspanya’da Franco, muhalifleri “vatan haini” olarak damgaladı. İç savaştan hemen sonra sayıca fazla olan, hatta birbirleriyle de çelişen bu grupları dağıtmak amacıyla büyük cezaevleri yaptırdı. Özellikle savaş yıllarında yüz binden fazla muhalif ya öldürüldü ya da cezaevindeki berbat koşullar yüzünden hayatını kaybetti. Özellikle çıkarttığı ve sonuna kadar arkasında durduğu Basın Yayın Yasası’nı pek çok yayın kuruluşuna ve kitaba sansür amacıyla kullandı. Sadece komünizmin öncüleri Marx ve Engels gibi düşünürler değil Neruda’dan Henry Miller’a, Stendhal’den D.H. Lawrence’ye kadar binlerce metin yakıldı. Sansürün mimarı ise Hitler hayranı, Franco’nun bacanağı Ramon Serrano Suner’di. 1960’ların ortasında bile pek çok İspanyol kökenli yazarın kitabı sansüre uğruyor; yargılamalar sonucunda binlerce metin kâğıttan hamura dönüşüyordu. 

***

11 Eylül 1973’te ise Albay Pinochet’nin başında olduğu cunta, sadece Allede ve yandaşlarına kanlı gömlek giydirmedi, siyasi partiler kapatıldı, kendisine karşı olan tüm kesimlere yargılama başlandı. Bu dönemde sadece insanlar değil kitaplar da yok edildi. Pablo Neruda, Ariel Dorfman, Drago gibi pek çok yazarın eseri yasaklandı. Binlerce kitaba el konuldu. Pinochet diktatörlüğü sonrasında da kitaba yönelik saldırılar sürdü. 1986’da Marquez’in kitabı da yakılanlar arasında yerini aldı. 

***

1975-79 yılları arasında Kamboçya’da her türlü insani değerden yoksun Polpot ve Kızıl Kmerler ülkesinde tam anlamıyla denetim kurabilmek için öncelikli olarak aydın kıyımına girişti; doktorlar ve öğretmenler katledildi. Hatta kitap okuyabileceği düşüncesiyle gözlüklü olanlar da ölüm listesine alındı. İki milyondan fazla insanın canice öldürüldüğü topraklarda artık Kızıl Kmer hâkimiyeti yok ama geride tam anlamıyla bir toz bulutu kaldı. Kamboçya, son yirmi yılda atılım yapmasına karşın dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor. Yemyeşil ve egzotik topraklarda yaşamını sürdüren Kampuç halkı bir dilim ekmeğe ve temiz suya muhtaç yaşadı. Hiçbir ekonomik güvencesi olmayan sayısız dilenci vardı sokaklarda. Genç kızlar fuhuşa sürüklendi. Bu dönemden kitaplar da nasibini aldı. Kütüphaneler yakıldı. Sayısız kitaba kıyıldı. 

***

1976’da ülke içindeki hâkimiyetini yitirmiş, beş saatte bir siyasi cinayetin işlendiği, hemen her gün bombaların patladığı Arjantin’de Peron yönetimi askeri darbe sonucu devrildi. Böylece Meclis feshedildi, yüksek mahkemeler ortadan kalktı, hatta insanların yan yana gelmemesi için gece kulüpleri bile kapatıldı. Binlerce kişi cezaevine konuldu. Pek çok aydın ve öğrenci yok edildi. Ordu yönetimi bir futbol sahasında aralarında Camus, Sartre, Freud gibi isimlerin olduğu on binlerce kitabı imha etti. 1980’de ise Arjantin’in en büyük yayınevlerinden biri basıldı, bir buçuk milyondan fazla kitap boş bir arazide üzerine benzin dökülerek yakıldı. Bu iktidar partisi tarafından bir gösteriye dönüştürüldü. 

***

Bütün bunlar binlerce yıl filan önce değil dünya tarihine göre bize çok yakın bir zaman diliminde gerçekleşti. Ülkemizdeki cuntadan sonra yakılan süreli yayınlardan ve kitaplardan söz açmıyorum bile. Kültürel alanı yaygınlaştırmak için yapılan uğraş ile kültürsüzlüğü daimi kılmak arasında çok büyük fark var: Kültürel alanı yaygınlaştırmak zaman, emek ve bilinç istiyor. Kültürsüzlük ise vandallıkla iç içe geçmiş bir imha makinesi gibi çalışıyor. Vahim olan son dönemeçte de bu mücadelenin kimi zaman örtülü kimi zaman da başını bir yılan gibi doğrultarak sürdürüyor oluşu. Cehaletten beslenen, toplum içinde kendini bir nedenle aşağılanmış görenler hızlı bir biçimde örgütleniyor. Farklı pazarlama yöntemleri var. Üniversitenin kapısından içeri girmemiş ama profesör ya da doçent unvanlarını rahatlıkla kendine yakıştırıyor. Ya da eğitimi olmadığı alanda ahkâm kesiyor. Büyük hukukçu, büyük sağlıkçı, büyük siyasetçiye dönüşüyor her biri. En korkuncu bazen sanatçı maskesini de takabilmesi...

İşte beni en çok bu korkutuyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kültürel dönüşüm 21 Eylül 2024
‘Bu davet bizim!’ 14 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları