Yargıda kaçıncı reform?

15 Kasım 2020 Pazar

Bu iktidar, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017 halkoylamalarıyla yargı bağımsızlığını yok etti ve Hukuk Devleti’ni çökertti.

Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin beğenmediği kararlarına açıkça karşı çıktı, bir kısmını da uygulamadı.

Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdı.

Beğenmediği kararları veren mahkemeleri dağıttı, savcı ve yargıçları sürdü.

Parti örgütündeki avukatları savcı ve yargıç yaptı.

Tutuklu yargılanmayı kural haline getirdi; kişileri önce tutukladı, sonra yargıladı.

Terör örgütüne üye olmadan...” diye başlayan muğlak maddeyle insanları mahkûm etti.

Konuşmalarda veya yazılarda söylenmeyen fikirlerden dolayı “subliminal mesaj var” diyerek kişileri suçladı.

Suçladığı bazı insanların mallarına mülklerine el koydu.

Tarafsız ve sorumsuz cumhurbaşkanını korumak için yapılmış olan özel maddeyle, partili ve icracı cumhurbaşkanını eleştirenleri cezalandırdı.

Tahliye kararı alan sanıkları, tahliye edilmeden yeniden tutukladı.

HDP’nin seçilmiş bütün belediye başkanlarını suçlayarak görevden aldı.

Medya üstünde baskı kurdu, daha önce kamuoyuna mal olmuş haberleri yazan gazetecileri bile hapse attı.

Haberlere ve internet sitelerine sansür getirdi, sansürü sosyal medyaya da taşıdı.

İşte bütün bunları yapan iktidar, ekonomik iflas sonrasında, yeniden, sanki bunları başkaları yapmış gibi demeçler vermeye başladı.

***

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı:

Yatırımları yeşerten ve bereketlendiren iklimi tesis etmenin, ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin hukuk devleti ilkesi olduğunu biliyoruz.

Bunlar içinde İnsan Hakları Eylem Planı’na özellikle ehemmiyet veriyoruz, eylem planında zaten belli bir aşamaya gelinmişti.

Ekonomideki yeni dönemin ruhuna uygun şekilde temel hakların korunmasından mülkiyet hakkının geliştirilmesine kadar pek çok ilave hükümleri ilgili tüm taraflarla istişare ederek bu eylem planına derç edeceğiz.”

***

Bütün atamaları ve sürgünleri yapan HSK’nin Başkanı, Adalet Bakanı:

“Hukukun güvenilirliği ekonominin de güvenilirliğini destekliyor, iç içe geçmiş bir konumda.

Adaletin tecellisi hem yerli hem yabancı yatırımcı için çok önemli.

Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun, bizim yargıçlardan, yargı mensuplarından beklediğimiz budur.

Arkadaş, yargı konjonktüre bakmaz, yargı hatıra bakmaz, yargı birilerinin dediğine bakmaz.

Yargı dosyaya, vicdanına, hukuka, Anayasa’ya bakar.

Bizim beklentimiz budur. O yüzden adalet yerini bulsun, ne olursa olsun.

Yargı mensuplarının yanında HSK vardır, bu millet vardır.

Hiç kimsenin tavsiyesine, talimatına, telkinine bakarak değil, dosyaya bakarak vicdanınıza göre karar verin ve 83 milyon huzur içerisinde geleceğe daha güvenle baksın.

İster yabancı, ister yerli yatırımcı, ister işçi, ister çiftçi, ister işveren, ne olursa olsun hukuk güvenliğini bu anlamda vatandaş lehine koruyacak, tutuklamaların keyfiliğinden uzak, tutuklamayı istisna olarak değerlendiren, hukuk güvenliğini daha da güçlendiren uygulamaları hep beraber sağlayacağız.”

***

Tam bu sırada, HSK’den İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı’na yazılan bir yazı, medyaya yansıtıldı:

Yazıda “...Hâkim ve Savcıların Derece Yükselmesi esaslarına ilişkin olarak... Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ek düzenlemede:

‘...Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan incelemelerde ihlal kararına sebebiyet verip vermedikleri

Neden oldukları ihlalin niteliği ve ağırlığı ile ilgililerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile teminat altına alınan hakların korunması konusundaki gayretleri

Göz önünde bulundurularak yükselmeye layık olup olmadıklarına karar verilir’ hükmü yer almaktadır” denildikten sonra...

Osman KAVALA’nın tutuklanmasına ve itirazlara ilişkin İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin ve İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin bütün kararlarının HSK’ye gönderilmesi istendi.

Bu yazı hakkında çeşitli yorumlar yapılınca, HSK’nin bu isteğinin “rutin işlem olduğu” belirtildi.

***

Ben şahsen, yargı bağımsızlığı olmadan:

Hukuk Devleti’nin tesis edilebileceğine de...

Mülkiyet hakkını da içeren Temel Hak ve Özgürlüklerin güvence altına alınabileceğine de...

Yerli ve yabancı yatırımcılar ile 83 milyonun geleceğe güvenle bakabileceğine de...

İnanmıyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları