Müyesser Yıldız’ın tutukluluk gerekçesi

13 Eylül 2020 Pazar

Sevgili okurlarım, hukuk tarihi bu dönemi de bazı simge dava ve sanık isimleriyle anacak.

Hemen aklıma gelenler, Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Casusluk, MİT, Grup Yorum davaları gibi dava isimleri ve Kuddusi Okkır, Ali Tatar, Türkân Saylan, İlhan Selçuk, Şener Eruygur, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, İlker Başbuğ, Eren Erdem, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi sanık isimleri.

Son günlerde bu sanık isimlerine, Müyesser Yıldız, Hülya Kılınç, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Aydın Keser, Mehmet Ferhat Çelik gibi adlar da eklendi.

Başta görevleri başında şehit edilen Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin ve Savcı Mehmet Selim Kiraz da olmak üzere, şehit edilen yargı mensupları da tarihe geçen isimler arasında.

Elbette Savcı olarak, bir gazeteci tarafından heykeli dikilmesi önerilen ve altına Başbakan’ın zırhlı araba verdiği ve yurtdışına kaçan Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün isminin unutulmasına da olanak yok.

Halit Çelenk’in ardından efsaneleşen Celal Ülgen gibi savunmalarıyla veya ölüm orucunda hayatını kaybeden Ebru Timtik gibi kendilerine yapılan haksızlıklarla, tarihe geçen avukatlar da var.

(Bir de sanık Osman Yıldırım, eski savcı Bayram Bozkurt gibi “gizli tanıklar” vardı ama onların isimlerini bile anmak insanı utandırıyor.)

Hiç kuşku yok ki hukuk tarihine geçecek olan daha pek çok dava, yargıç, savcı, avukat, sanık, tanık, gizli tanık ismi var; ama hepsini saymak ve hangi olumlu ya da olumsuz nedenlerle hukuk tarihine mal olduklarını anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir.

Ben bugün burada sadece gazeteci Müyesser Yıldız hakkında çıkan bir haberi özetlemek istiyorum.

***

Alican Uludağ imzasıyla 26 Ağustos 2020 Çarşamba günü saat 02.00’de Cumhuriyet Haber Portalı’na girilen haberin özeti şöyle:

‘Skandal gerekçe’ hsk’de

Sincan Cezaevi’nde, 11 Haziran’dan bu yana tutuklu olan OdaTV Ankara Haber Müdürü, gazeteci Müyesser Yıldız’ın avukatı Erhan Tokatlı tarafından HSK’ye verilen dilekçede Müyesser Yıldız’ın, tutukluluğunun 2 aylık incelemesi sonucunda, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından, 10 Ağustos tarihinde, “tutukluluk halinin devamına karar verildiği” anımsatıldı.

Dilekçede şöyle denildi: “Sulh Ceza Hâkimi, dosyadaki delillere göre elbette delilleri ve tutukluluk halinin gerekli olup olmadığını, anayasaya ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatine göre serbestçe değerlendirebilir. 

Ancak bu değerlendirmesini yaparken, dosyadaki bilgi ve belgelere dayanarak bir karar vermeli ve gerekçesini de bu bilgi ve belgeler çerçevesinde oluşturmalıdır.

Müvekkil FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün hedefi olmuş ve haksız yere 15.5 ay hapiste yatmış, vatan sevgisi ve milli değerlere bağlılığı tartışılmaz bir gazetecidir.

Müvekkil, 15.5 ay haksız hapis yatmasına rağmen beraat ettikten sonra, devlete karşı tazminat davası dahi açmamıştır.

Böyle bir kişiliğe karşı, ‘salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesi’ olduğu şeklinde gerekçe yazılması hukuki değerlendirmeyle açıklanamaz.

Dilekçede, “bu gerekçenin açıkça müvekkili itibarsızlaştırmak için kasıtlı olarak yazıldığına” dikkat çekilerek “Bugüne kadar ne Cumhuriyet Savcılığı’nın talep yazılarında ne de tutukluluk değerlendirme ve itiraz sonucu verilen kararlarda böyle bir gerekçe yer almamaktadır (sic). Alması da mümkün değildir” değerlendirmesi yapıldı. 

***

İlerde, bugünlerin hukuk tarihi yazılırken, yukarda saydığım ve sayamadığım isimlerle ilgili olan haberler de yapılacak araştırmalar için bazı ipuçları verebilir diye düşünüyorum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları