Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kamuoyunda tartışılan davalar

12 Aralık 2021 Pazar

İlk olarak Kavala davası.

10 Aralık Cuma günü yapılan duruşmada Mahkeme, “suçun vasıf ve niteliği, yargılamanın geldiği aşama, müsnet suçlara ilişkin kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin bulunması, yasada öngörülen cezanın üst sınırı ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı” gerekçeleriyle tahliye taleplerini reddetti.

Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, Kavala’nın haklarının ihlal edildiğine karar vermiş ve tahliyesini istemişti.

Bu konuda AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı da bir soru üzerine şöyle konuşmuştu:

“Biz, Avrupa Birliği’nin Kavala’yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz.

Bizim yargımızın vermiş olduğu kararın üzerinde biz, Avrupa Birliği kararı tanımıyoruz.”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın bu ifadesinde iki sorun var:

Birinci sorun, Kavala ve Demirtaş kararlarını veren AİHM’nin, Avrupa Birliği’nin değil, Avrupa Konseyi’nin bir organı olması.

İkinci sorun daha önemli:

AİHM’nin, Anayasamıza ve hukuk sistemimize göre, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın “Bizim yargımız” dediği yargının dışında değil, içinde ve üstelik de üstünde olması.

***

Kamuoyu vicdanını rahatsız eden bir başka dava, emekli amirallerin Montrö açıklaması hakkında.

Kanal İstanbul” ile başlayan, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un “Cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim dedi. Montrö’yü de tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi” sorusuna, “Yapabilir” yanıtını vermesi üzerine daha da alevlenen tartışmalar konusunda emekli amiraller, uzman oldukları bu konuda bir açıklama yaparak Montrö’nün önemini belirtmişlerdi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamaya göre, iddianamede yer alan 103 şüpheli hakkında, “Devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçundan 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası talep edilmiş.

Buna karşılık Cumhuriyet’e konuşan emekli amiraller Atilla Kezek ve Cem Gürdeniz, “Biz suç işlemedik. Bu açıklamayı borç bildik. Söylediklerimizde hukuksuz, kanunsuz bir şey yok. Basit bir basın açıklamasını böylesine bir suça yükseltmek mantıken izah edilebilecek bir durum değil. Kasıtlı bir değerlendirme var” demişler.

***

Bir başka davada, Yargıtay’ın, olmayan bir darbe için, sanki böyle bir darbe varmış gibi, 28 Şubat konusunda verilen kararların bir kısmını onaylaması da kamuoyu vicdanını önemli ölçüde rahatsız etti.

***

Yargıtay’da olan Cumhuriyet Gazetesi mensupları ile ilgili dava da kamuoyu tarafından hassasiyetle izleniyor:

Yargılanan bu arkadaşların, bırakın suçlandıkları terör örgütleriyle ilişkileri olmasını, bunlar,

Hikmet Çetinkaya gibi, bütün hayatı boyunca terör örgütleriyle mücadele etmiş...

Hakan Kara gibi, hem hasta hem de dünyanın en barışçı, en temiz insanlarından biri olan... 

Akın Atalay gibi, tutuklanacağını ve haksızlığa uğrayacağını bile bile Almanya’dan gelip hapse atılmış...

Orhan Erinç gibi, bir İstanbul Beyefendisi olmanın yanı sıra basının en kıdemli ve en uzlaşmacı duayenlerinden biri olan...

Bülent Utku gibi, Mustafa Kemal Güngör gibi, değerli avukatlar olan...

Aydın Engin, Musa Kart, Kadri Gürsel, Güray Öz, Turhan Günay gibi, yazar ve çizerler olan...

Kişilerdir.

***

Yukarıdakiler sadece birkaç örnek:

İktidarın, yargı erkini, muhalefeti ve medyayı susturmak için kullanması kamuoyunda ters tepiyor.

Başta iktidar ve yargı olmak üzere, bütün ülke de bundan çok zarar görüyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları