Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dinci siyasetin çıkmazları

09 Eylül 2021 Perşembe

Sevgili okurlarım, Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşunu ve kuruluşunu simgeleyen İzmir’in Kurtuluşu, 9 Eylül Bayramı kutlu olsun.

Bazı dinci ve etnikçi (ırkçı) politikacıların Batı’yı Hıristiyan/Protestan uygarlığı, Doğu’yu da Müslüman/Sünni-Şii-Tarikatlar uygarlığı olarak tanımlamaları, içinde bazı doğruları da barındırdığı için, pek çok kişi tarafından doğru ve geçerli gibi kabul edilir.

Oysa bu yargılar yanlıştır.

Batı uygarlığı Hıristiyan kökenlidir; doğru.

Protestan mezhebi tarafından geliştirilmiştir; doğru.

Ama bu görüşün yanlışı şuradadır:

Batı uygarlığı, Hıristiyan dininin eseri değildir, çünkü Kilisenin yani Hıristiyanlığın siyasal egemenliğini reddeden, Aydınlanma hareketi ve onun iki sonucu olan Laiklik ve Demokrasi ile bugünkü düzeyine ulaşmıştır.

Ayrıca Doğu’yu sömürmesi unutulmaktadır.

Evet, Doğu kültürleri Müslümanlığın egemenliğindedir, ama yanlış şuradadır:

Doğu’nun geri kalmışlığı, sadece Müslümanlıktan dolayı değil, (1) Batı tarafından sömürülmesinden ve (2) ekonomik, toplumsal, kültürel, siyasal azgelişmişlikten kaynaklanmaktadır.

Hiç kuşkunuz olmasın, Aydınlanma Devrimi olmasaydı, Kilisenin egemenliğindeki Batı, hâlâ Ortaçağ karanlığında debeleniyor olurdu.

Ve yine hiç kuşkunuz olmasın, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri olmasaydı Türkiye de bugün İran’ın, Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin ve Afganistan’ın kaderini paylaşıyor olurdu.

İslam dininin tek başına bir ülkeyi geri bıraktıramayacağının en güzel örneği, Atatürk’ün kurduğu, halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Zaten bu nedenle, Huntington Atatürk Türkiyesi’ni, Edward Said de Aydınlanmayı mahkûm eder.

***

Bütün dinler, mezhepler, tarikatlar iktidar kavgasıyla doğmuştur.

Bütün dinler, mezhepler, tarikatlar, iktidara zorla gelmişler, iktidardan zorla gitmişlerdir.

***

Dinci siyasetin iki çıkmazı vardır:

Birinci çıkmaz, dinci/mezhepçi siyasal hareketlerin nasıl iktidar olunacağı ve iktidarın nasıl değişeceği konularında şiddetten ve vahşetten başka bir yol kullanamamış olmalarından kaynaklanmaktadır.

İkinci çıkmaz, iktidara gelindiğinde ülkenin hangi ilkelerle, nasıl ve kim tarafından yönetileceği sorusunun yanıtının belirsizliğinden doğmuştur.

Dünyadaki “Müslüman ülkelere” bakınız, hepsinin yönetimi birbirinden farklıdır ve bir bölümü de birbirinin düşmanıdır.

***

Tarihteki ve günümüzdeki örneklere bakılınca, bütün dine dayalı yönetimlerin, emperyalistlerin oyuncağı olduğu, üstelik iktidara gelirken ve iktidardan giderken büyük katliamlar yaşandığı açık ve net olarak görülür.

Bu açıdan, Türkiye’de dinin siyasete de egemen olmasını istemek, toplumun temeline dinamit koymak demektir.

Atatürk Türkiyesi’ni, “Doğu” denilen dünyanın, “İslam Âleminin” yıldızı yapan iki ilke, Laiklik ve Demokrasidir.

Zaten Anayasasında “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin din ilkelerine göre yönetilmesini istemek açık ve net olarak “Anayasal bir suçtur”.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları