Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Burun’dan ‘Hırsız’a: Yorumsuz!

11 Ocak 2015 Pazar

Sevgili okurlarım, bugün size Abdülhamid döneminden ve günümüz Türkiye’sinden bir iki kesit sunacağım; yorumsuz olarak...
Abdülhamid dönemindeki sansür hakkında pek çok araştırma yapılmış, pek çok da anı ve kitap yayımlanmıştır...
Bu kaynaklardan öğrendiğimize göre örneğin, suikast, anarşi, dinamit, dinamo, infilak, kargaşalık, Kanun-u Esasi, müsavat, istibdat, beynelmilel, veliaht, cumhuriyet, mebus, yıldız (oturduğu sarayın adı olduğu için) ve padişahın büyük burnunu akla getireceği için de burun sözcükleri yasaktır.

***

Kendisi de sansürcülerin hışmına uğramış olan ünlü romancımız Halid Ziya Uşaklıgil, “Kırk Yıl” adlı anılarında bu gayretkeş sansürü şöyle anlatır:
Günden güne değinilemeyecek konuların ve kalemin ucuna geldikçe atılacak sözcüklerin, hele ne türden olursa olsun saraya, yönetime, olup bitenlere işaret denebilecek sözlerin sayısı arta arta öyle bir toplama çıkmıştır ki, basın alanı artık içinde dolaşılamayacak kadar daralmış, kullanılabilecek sözcüklerin dili, ilkel bir kavramın dili kadar küçülmüştü.
‘Hürriyet, vatan, millet, zulüm, adalet’ gibi elli, yüz sözcük ile başlayan yasak sözcüklerin gün geçtikçe toplamı kabaran yeni kovulmuş eşlerini öğrenmeli ve bunları her zaman hatırda tutarak, kalemin ucuna geldikçe pis bir böcek gibi fırlatıp atmalıydınız.
Hüseyin Cahit Yalçın da “Edebiyat Anıları”nda şunları yazar:
“Bana merak olan nokta şudur: Acaba burun sözünün basında yasaklandığı Abdülhamid’e söylense çevredekiler bu dalkavukluğu, bu yasağı hangi yolla açıklayacaklardı? Yeryüzü halifesine, ‘Şevketli efendimiz, sizin pek biçimsiz bir burnunuz var da onun için bu sözü yasak ettik mi diyeceklerdi. Herhalde onların ne diyeceklerini bilmem. Ama ben İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun sözü geldikçe karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri’ diye yazıyordum.”

***

Günümüz Türkiye’sinden bir görüntüyü, yaşamının en verimli yıllarını askeri darbe ve baskı dönemlerinde hapiste geçirmiş olan ünlü yazarımız Ali Sirmen, Cumhuriyet’te 6 Ocak 2015 tarihli yazısında aktardı:
“Bu yazı yazılırken TBMM Soruşturma Komisyonu, henüz karara varmış değildi.
Kararın fazla bir önemi yok. Haklarında yolsuzluk iddiası olan dört eski bakanın Yüce Divan’a sevki ile ilgili asıl oylama TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak.
Onun de önemi yok. Çünkü olaylar öyle bir yere vardı ki, artık Yüce Divan da ikinci plana düştü.
Komisyon kararının beklendiği 5 Ocak günü Cumhuriyet’in spor sayfasında çıkan bir haber, bunun kanıtı; aynen aktarıyorum:
HIRSIZ TEZAHÜRATI HEDEFİ ŞAŞTI
Beşiktaş taraftarı, Burak Yılmaz’ın 32. dakikada bir pozisyonda ofsayta düşmesinin ardından “hırsız” tezahüratıyla tepki gösterdi. Siyah-beyazlı tribünler top Burak’ın ayağına geldiğinde aynı şekilde bağırarak tepkilerini dile getirdi.
Bu arada saha kenarında görev yapan polisler “hırsız” tezahüratını duyunca paniğe kapıldı ve tribüne doğru harekete geçti. Emniyet görevlileri tezahüratın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yapılmadığını fark edince yerlerine döndü.
Haber bu.
Yalnızca, artık bir hırsız sözcüğünün bile dorukları rahatsız etmeye yettiğini söylemekle yetineceğim ve bu durumda bakanların Yüce Divan’a gidip gitmemelerinin önemi kalmadığı yolundaki görüşümü yineleyeceğim.”

***

İşte Abdülhamid dönemi, işte günümüz Türkiye’si...
Yorumsuz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump hoş mu geldi? 7 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları