17 Aralık’ta Ne Oldu?

17 Ocak 2014 Cuma

17 Aralık 2013 tarihinde ne olduğu hakkında iki iddia var:
Birincisi, iktidarın komplo ve darbe girişimi iddiaları.
Bunlar, Başbakan Erdoğan, AKP’li politikacılar ve iktidardan yana olan medya tarafından dile getiriliyor:
Bu iddialara göre, yabancı güçlerle işbirliği yapan ve devlet içinde “paralel devlet” biçiminde örgütlenen bir grup var.
Bu grup, yargıyı ve Emniyet’i ele geçirmiş (ki bunun “Gülen Cemaati” olduğu açıklanıyor).
İşte bu grup, ki çeteleştiği söyleniyor, içeride ve dışarıda Türkiye’yi zayıflatmak ve barış sürecini durdurmak için, AKP iktidarına karşı bir darbe girişiminde bulunmuş.
İkincisi, yargının yolsuzluk ve rüşvet iddiaları.
Bunları, değerli gazeteci Şükrü Küçükşahin çarşamba günkü yazısında, genel olarak özetlemiş; ilgili bölüm şöyle:
“...Bakanlar, polis baskınını öğrenip bürokratlara ‘Kaçabiliyorsan kaç’ demiş.
Kentleri mahveden imara aykırı uygulamalar, (Başbakan’ın olduğu söylenen. E.K.) talimatlarla yapılmış.
Bakan çocukları bürokrasi ile iç içe olmuş; danışmanlık ücreti aldığı kişiler veya tanıdıkları için şirket genel kurullarına gidecek komiserleri ayarlamış, vatandaşlık işlemlerine karışmış, babaları da yardımı esirgememiş.
2 milyon dolar, 2 milyon Euro ve 1.5 milyon TL rüşvetin teslimde, tanesi ancak 500 bin dolar aldığı için ‘8 ayakkabı kutusu’ gerekeceğinden, ‘çok fazla’ diye ‘ayakkabı kutusu’ şartından vazgeçilip tekerlekli valiz ve sırt çantası alınmış.
Parayla valizin nereden alındığı, nasıl taşındığı izlenmiş; havaalanında X-Ray’de görüntülenmiş, polisin ‘Ne kadar’ sorusu üzerine rakamlar söylenmiş.
Bu paranın hangi ev ile hangi ‘aynı çocuğa’ teslim edildiği; kapı önündeki telefon konuşmaları haritalar, sinyallerle belirlenmiş; kullanılan araçlar nerede durmuş, kimlerle buluşulmuş, hepsi film kareleri gibi izlenmiş...
...2 milyon dolarlık mücevherler alınmış, kimi beğenilmiş, kimi beğenilmeyip 4 milyon dolarlıkları ile değiştirilmiş; mevzuat dışı faturalar kesilmiş.
Gene aynı tür ayakkabı kutuları lazım sözleri sıradanlaşmış.
300 bin dolarlık Patek saatlerin satın alınmasındaki kaprisler, zorlukların aşılma biçimleri, X-Ray cihazlarından geçirilmesi, gece 01.30’da kim tarafından kime teslim ettiği izlenmiş; sabah siyasilerin kolunda görüntülenmiş.
Rüşvet rakamlarındaki anlaşmazlık üzerine, mail’leşmeler yaşanmış; mahkeme kararı ile bu mail’ler kayda alınmış.
Fiziki takipten önceki rüşvet iddiaları ise o mail’lerdeki rakamlarla ödeme öncesi/ sonrası günü yapılan telefon konuşmaları eşleştirilerek ileri sürülmüş.
Ayakkabı kutularındaki dolarlar trafik polislerince de kayda alınmış...

***

Somut olaylara baktığımızda, ayakkabı kutuları içindeki dolarları, gözaltına alınanları, serbest bırakılanları, tutuklananları, şirketler üzerindeki tedbir kararlarını, bu kararların kaldırıldığını, bakanların istifalarını, operasyonları yapan yüzlerce polisin görevden alındığını, savcıların yerlerinin değiştirildiğini, savcıların politikacıları, politikacıların savcıları suçladığını ve ayrıca cemaat ile AKP iktidarı arasındaki karşılıklı suçlamaları görüyoruz.
Yukarıda özetlediğim iki iddiadan hangisi doğru olursa olsun, Türkiye’nin büyük bir siyasal fırtına içine girdiğine ve çok büyük değişmelere gebe olduğuna hiç kuşku yok...
İki yol var önünde: Ya demokrasi ya diktatörlük!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

1 Mayıs 2024 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları