‘Kız Kulesi nerede?’

Birkaç gündür sosyal medyada gündem olan soru bu.

Kız Kulesi’nin yıkıldığı izlenimini veren bir video internette dolaşıyor ve haklı olarak tarihi eserin restorasyonu üstüne kuşku uyandırıyor. 

İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi’nin ülkedeki pek çok doğa ve tarihi miras gibi tahrip ve yok edileceği endişesi hakim. 

Tepkiler üstüne Üsküdar Belediyesi ‘Hiçbir problem yok. Her gördüğünüz görsele inanmayın’ şeklinde açıklama yapmış. 

Benim kafama takılan da bu oldu. 

Batman’ın 12 bin yıllık Hasankeyf ilçesinin baraj suları altında kalması gibi bir problemsizlik mi bu?

Yoksa Gümüşhane’deki Dipsiz Göl’ün define araması için boşaltılıp kazılması gibi mi?

Ya da UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Diyarbakır'ın tarihi Sur ilçesinin ‘kentsel dönüşüm’ projesine feda edilmesi gibi mi?

Ve yahut Galata Kulesi’nin duvarlarının darbeli matkaplarla delinerek tahrip edilmesi gibi mi?

Yoksa 1500 yıllık Ayasofya’nın İmparatorluk Kapısı’nın ziyaretçiler tarafından çekirdek gibi koparılıp yenmesine izin verilmesi şeklinde bir geniş gönüllülük mü?

‘Tarihimiz, ecdadımız, örf, gelenek, aile, kutsallar, milli değerler’ gibi boş kavramlar üstünden atıp tutmak kolay. 

O değerler, üstünde yaşadığımız toprakların binlerce yıllık geçmişine bağlılık ve sarsılmaz bir saygıyla yaratılır ancak. 

Bu eşsiz tarih yalnızca bize ait değil. 

Bu topraklar dev medeniyetlerin kurulduğu, tarihin en mühim dönüm noktalarının yaşandığı, uygarlık üstüne uygarlığın inşa edildiği, kan üstüne kan dökülen, ama her seferinde binlerce kültürün geride armağanlar bıraktığı bir coğrafya. 

O armağan bir taş ise o taşı korumak da yaşatmak da bize ait. 

Biz bu dünya mirasını kısa süreliğine gelecek kuşaklardan ödünç aldık. 

Emanete ihanet suçtur. 

Doğal ve tarihi mirası tahrip etmek, bundan rant elde etmeye çalışmak, belli bir grubun ideolojisine ters diye yok etmek fanatikliktir. 

Fanatizm ise medeniyet değil barbarlık getirir. 

Kız Kulesi’ni İstanbul’un tarihine ve kültürel mirasına en uygun ve hasarsız biçimde ayakta görecek miyiz? 

Yoksa bazı kesimlerin narin hassasiyetleri nedeniyle hem cismi hem de ismi ‘Erkek Kulesi’ne mi dönüşecek?