Şurası bir gerçek ki, Dursun Özbek’in NTV’ye yaptığı açıklamalar, taraftarın başkana bakış açısında olumlu bir algı yaratacak. Şüphesiz, Özbek’in, başkanlarla yaptığı toplantıda birçok detay konuşuldu. Ama o toplantıdan çıka çıka “rüzgârı terse çevirme” kararı çıktıysa işte orada ince bir çizgi var… Zira rüzgâr nereden eserse essin son karar verecek olan merci UEFA olacak. Dursun Özbek, “Galatasaray bahisle, şikeyle muhattap olmamış. Kara para, manipüle edici bir olay yok” diyor… Oysa ki, 2009 tarihli Finansal Fair-Play, en kestirme tanımıyla amacını, bir kulübün, başarı uğruna kazandığından fazlasını harcaması önlemek olarak açıklıyor. Yani Fair-Play’in “finansal” olanından bahsediyor. “Fair” olmayan başka mevzulardan değil.
Galatasaray’ın UEFA ile anlaşma tarihiyse Mayıs 16, 2014… Yani üzerinden 1.5 seneden fazla zaman ve 3 başkan geçmiş. Komplike değil. Maddeler de belli. Kişiye ya da kulübe özel değil…
Ama iki son derece başarılı iş adamı ve bir profesör gelip geçiyor Galatasaray’dan başkan olarak, ne hikmetse kulüp istenen kriterleri yerine getiremiyor! Daha da enteresanı, bu kriterlere uyması konusunda gelen mektuba “şaşırıyor!”...
Şüphesiz algıyı yönetebilmek bir beceri işidir. Eminim mevcut Galatasaray yönetimi de içten bir çaba içindedir. Ama senelerdir olmayan kalan 15 gün içinde nasıl olacak? Bunun cevabı da verilmelidir. Tablo acı da olsa, başta en büyükler olmak üzere artık kulüplerin gelirler konusunda şeffaflaşması şarttır, esastır. Zira gördük ki, bugüne kadar kitaba uymak yerinde kitabına uydurmak bizi kendi ligimize mahkum etti. Günü kurtaran sistemler, sadece geleceği ipotek altına alır! O zaman da UEFA kriterlerine harfiyen uyulsa dahi nafile kalır!