Zirveyi yakından ilgilendiren, iddiası büyük bir maç. Ancak sahaya kıran kırana bir zirve mücadelesi gibi yansımıyor. İki takım da temkinli başlıyor. Hatta Galatasaray, karakterine tamamen aykırı olarak sahasında kabul ediyor Beşiktaş’ı. Daima kaleye gitmeyi düşünen DNA’sına aykırı bu durum oyununu yavanlaştırıyor. Zira Beşiktaş da buna muktedir futbolcuları olmasına rağmen yıpratıcı bir pres uygulamıyor. İki teknik adam da rakibinin oyununu ustalıkla bozacak önlemler almış. Bu nedenle sahada verimsiz, sıkıcı ve mücadele gücü yüksek olsa da hiç pozisyonu olmayan bir maç yaşanıyor. Arada pozisyonlar var. En kayda değeri 35. dakikada yaşanıyor: Marcao geri pas vermeye çalışırken Larin’e asist yapıyor ancak Okan’la karşı karşıya kalmasına rağmen o dışarı gönderiyor. İkinci yarı da aynı kısırlıkta başlıyor. Tek farkı Galatasaray’ın rakip sahaya hızlı yerleşme çabası. Aynı niyet Siyah-Beyazlı takımda da var.

Ancak iki taraf da bu konuda tam manasıyla başarılı olamamışken, bir kader anı yaşanıyor. Hakem 58. dakikada Diagne’yi tehlikeli hareket gerekçesiyle direkt kırmızıyla atıyor. Galatasaray adına tüm planların ve oyunun kaderinin değiştiği an bu. Beşiktaş ise planlarını hiç değiştirmiyor. Ne baskısını ne temposunu artırıyor. Yine de istediği golü 79. dakikada Rıdvan’ın asisti ve De Souza’nın vuruşuyla buluyor. Fatih Terim’in müdahaleleri de, futbolcuların çabaları da bu üç puanın rakibe gitmesini engelleyemiyor. Uzatma dakikalarında N’Koudou’nun golü Beşiktaş’ın önemli üç puanını mühürlüyor. Her ne kadar net bir skor gibi gözükse de maça damga vuracak unsur, verilen ve verilmeyen kartlar çerçevesinde ‘itiraz’lar oluyor.