Galatasaray’ın aklı Kopenhag’da mı kaldı bilinmez ama Başakşehir maçında sahada olmadığı kesin! Evet, maç başladığı andan itibaren rakip ceza sahasına yerleşiyor, baskı kuruyorlar. Pres var mı var... Ama bir işe yarıyor mu? O tartışmalı. Zira ne tehlikeli pozisyon var ne de yıpratıcı bir tempo. Galatasaray kötü oynamıyor belki ama bir gerçek daha var: Başakşehir de iyi oynamıyor! 4-2-3-1’lik taktik dizilişlerinde; bir “Beni istemediniz ya ben ona yanıyorum” derdiyle oynayan ve kendini kanıtlamak isteyen Dubois göze çarpıyor. Kalan diğer futbolcuların oyun seviyesi vasat kalıyor. Galatasaray’da da durum farksız. Pres var koşmadan, gol var uğraşmadan: ilk gol 43. dakikada Tete’nin asistiyle Ziyech’in milimetrik şutundan geliyor. İkinci golse Kerem Aktürkoğlu’na yapılan faul sonrası çalınan penaltıyı 50. dakikada ağlara yollayan Icardi’den. Galatasaray sonrasında bir var bir yok. Bazen tam konsantrasyon rakibini yıpratıyor, bazen hülyalara dalıyor rakibi bir anda ceza sahasına giriyor. Nitekim işte öyle bir dalgalanma anında Dubois, 64. dakikada Başakşehir’in golünü atarak “Benim gibisini inan ki zor bulursunuz” mesajını vermeyi başarıyor. Kalan süre oyuncu değişiklikleri ve mutedil dalgalı geçiyor. 10 üzerinden değerlendireceksek olayı Galatasaray 4.5’tan 5 alarak maçı tamamlıyor. Ama tabii oyun ne olursa olsun 3 puan tüm ışıltısıyla “galibiyet” sütununa yazılıyor.