Deniz Ülkütekin
Deniz Ülkütekin deniz.ulkutekin@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aklın çölleşmesi

15 Mart 2025 Cumartesi

Sosyal medyada yaşanan bir polemik sırasında karşı tarafı alt etmek (!) için en çok kullanılan yöntemlerden biri -eğer varsa- o kişinin belli bir süre önceki güncel düşünceleriyle tezat veya genel ahlak, etik normlarına aykırı görülebilecek paylaşımlarını ortaya çıkarıp ifşa etmektir.

Bu oldukça etkili bir yöntemdir. Çünkü söz konusu polemiği güncel niteliğinden çıkarıp zamansal bir döngünün içine yerleştirir veya hapseder. Böylece polemiği takip eden sosyal medya düzeni içindeki rastlantısal “juri”ye şu ileti verilir:

“Bu kişinin şu an üzerinde tartıştığımız konu ile ilgili düşüncelerini şu ana ilişkin yalın bir kesinlik ile değerlendirmemelisiniz.”

Çünkü bundan önce paylaşımları bireyin düşüncelerinin, genel kimliğinin bir parçasındır ve bunun sonucunda oluşan nedensellikten ayrı değerlendirilemez.

Yani Marshall McLuhan’a atıfla kısaca özetlersek iletiyi taşıyan, aktaran kişi, ortam, mecra aynı zamanda iletinin kendisidir ve ileti ortamdan bağımsız düşünülemez…

20'inci yüzyıldan günümüze kalan en yaygın iletişim teorilerinden biri olan bu öneri sosyal medyanın varlığı ile iyice görünürlük kazandı.

Düşünsel gelişimi doğuran, geliştiren ve dönüştüren tartışma zemini tam da bu noktada artık ortadan kalkmış gibi görünüyor.

Onun yerine sosyal medyada kullanıcıların sık sık karşısına çıkan OSINT yöntemi ve buluntuları tartışmaların zeminini oluşturuyor.

OSINT, “open source intelligence” (açık kaynak istihbaratı) teriminin kısaltılmış halidir.

Bu yöntem bir internet kullanıcısının zaman içinde çevrimiçi ortamda bıraktığı izleri belli arama kodları yardımıyla açığa çıkarılmasını sağlar.

Ancak burada benim açımdan önemli olan yöntemin kendisi değil temsil ettiği değerler bütünüdür.

Genel anlamıyla konuyu düşünme eylemi açısından ele alırsak tıpkı eğitimin araçsallaştırılması gibi çevrimiçi ortamda bıraktığımız izler sonucu düşünme ve düşünce paylaşma eyleminin de bir araçsallaşma süreci içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü günümüzde düşünce ve fikir üretme sanılanın tersine devletlerin, kamu görevlilerinin ve yasaların denetiminden önce, eskiden “sağduyu” denilen sosyal medya ortamına ise “yankı odası” ismiyle transfer olan çoğunluk algısının oluşturduğu baskı mekanizması ile budanmaktadır.

Resmi kurumlar ise çoğu zaman yalnızca genel eğilimi izler ve kitlelerin bilinçdışındaki isteklerini uygular.

Dolayısıyla artık bir fikrin, düşüncenin yalnızca o ana değil geçmiş ve geleceğe ilişkin bir önerme olduğunu da söyleyebiliriz.

Yaratıcılığa yönelik bu eylemin anın coşkusundan giderek yoksunlaşması neye mi yol açar?

Nerede o eski felsefeciler, yazarlar, düşünürler şarkılar, filmler yakınmalarının nostaljik filtrelerinden ayıklanmış haklılığında büyüyen yaratıcılık çölüne.

YAPAY ZEKÂNIN NEDENİ

Buluşlarla ilgili en önemli ortak ilkelerden birisi kendilerinden önce kendilerine yönelik gereksinimleri yaratmalarıdır.

Örnek vermem gerekirse telefonun bulunması parlak bir fikrin sonucu olsa da bu fikri gündeme getiren sanayi devrimi sonrası gelişen üretim ve artan uluslararası ticaretle birlikte uzak mesafelerdeki kişilerin birbirleriyle iletişim kurmaya daha fazla gereksinim duymasıdır.

Örnekleri buzdolabı, televizyon, bilgisayar, çamaşır makinesi hatta kahve makinesi üzerinden bile tarihsel bir nedensellik içinde açıklayabiliriz.

Uzatmayayım ve bir soruyla bitireyim. Bizim için fikirleri üreten, film senaryoları yazan, hızlıca şiir yazabilen, müzik yapabilen ve en öenmlisi yerimize fikir geliştirebilen yapay zekânın yaşamlarımızda yer etmesi de az önce söz ettiğim zihinsel çölleşmenin bir sonucu mu, siz ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aklın çölleşmesi 15 Mart 2025
Korku ve ecel 1 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları