Cüneyt Arcayürek

Dünden Bugüne...

20 Mayıs 2014 Salı

Soma faciasının sorumluluğunu yalnız maden yetkilileriyle ilgili soruşturma sürecine bağlamak, düpedüz RTE ve hükümetini bu sorumluluğun dışında bırakmak demektir.
Oysa bu hükümet, facianın sorumluluğundan kaçmak ve hatta maden sahibi ve yetkililerinin sorumluluğunu hafifletmek için ilk günden itibaren facianın dehşetini küçültmek için ellerinden geleni yaptı.
Yalaka basının, günlerce ağzına bir bardak çay ile simitten başka bir şey koymayan, öyle ki üç gün gömleğini bile değiştirmeden faciayı ve ölenleri araştırmakla ömür tüketen diye övdüğü Enerji Bakanı Taner Yıldız Bey’in..
...9 Temmuz 2013’teki açılış töreninde yaptığı ve “örnek alınacak niteliklere sahip bu ocağın işçi güvenliğini ön planda tuttuğunu” öven konuşmasından hiç söz etmiyorlar. Kader, Bay Bakan’ı; işçi güvenliğini bu denli övdüğü yerde, iş güvenliği olmadığı için faciada yaşamlarını yitiren 301 madencinin cesedini çıkarma çalışmalarının baş yöneticisi olarak görevlendirdi.
Ya Çalışma Bakanı Faruk Çelik!..
Yaşam odalarını zorunlu kılan uluslararası anlaşmaya imza atmayan hükümeti ve bakanlığını savunmak için “Anlaşma olmadığı halde ocak işletmecilerinin yaşam odaları yapmasını kim engelledi ki?” diye bir savunma yapıyor.
Ya Bay Başbakan?
Facianın ilk günü madenin çok ciddi bir kuruluş olduğundan ve olanca titizlikle denetimden geçtiğinden söz eden RTE’nin, “Ölüm madenciliğin fıtratında var” diyerek facianın türlü ihmallerden kaynaklandığını bir yana atıp kadere bağlamasına...
...göbeğine kadar sakallı, cüppeli din esnafının müritleriyle birlikte alelacele faciada ölenlerin ailelerini ziyaret ederek, tabii “Hükümete isyan etmeyin. Dua edin, onlar şehit oldular” diye faciayı dünyevi ihmallere bağlamayan konuşmalar yapmalarıyla Başbakan’ın, ölümün madenciliğin fıtratında olduğunu söylemine bağlayarak aynı yolun yolcusu olduğunu basın toplantısındaki açıklamalarıyla kanıtlamasına ne demeli?

***

Savcılık, facianın nedenlerini araştırırken ocak sorumlularını sorguya çekiyor. Fakat bu soruşturmanın asıl aktörleri, başta Başbakan, ilgili bakanlar ve o bakanların yönetimindeki bakanlıklardan, ocakta denetim yapacak müfettişlerin gitmelerinden on gün önce gerekli önlemleri almaları için ocak yetkililerini uyaran bürokratlar da bir o kadar suçlu değil mi?
Ocak sorumluları, yetkililerini savcıların sorgulaması, hatta içlerinden kimilerini tutuklatması, facianın ancak bir bölümünü aydınlatmaya yeterli olabilir.
Acaba facianın baş sorumlusu Başbakan’ı ve bakanları da sorgulayacağını açıklayacak cesur yürekli bir savcı çıkacak mı
Amaçları, kamuoyunun sindirmesini istedikleri izlenim, facianın sorumluluğunu yalnız maden işletmecileri arasında yapılacak ve yapılmakta olan soruşturma ile sınırlı tutmak!
Hükümetin bu ve benzeri olası facialarda hiçbir sorumluluğu olmadığını, her zamanki gibi bir suçlu ve sorumlu yaratarak başkalarını üzerine yıkmak!

***

AKP’li vekiller bile basit bir trafik kazasına daha ilk saatte müdahale eden savcılardan facia ile ilgili günlerce bir kıpırdanma olmamasını eleştiriyor ve Meclis’e verdikleri araştırma önergesinde bu ilgisizliğin irdelenmesini istiyorlar.
Savcılık ancak altıncı gün harekete geçiyor.
Hükümette öylesine bir çark ediş var ki; yalaka medyasına verdiği emirle Başbakan’dan tokat yediğini Kanal D ekranlarında canlı yayında açıklayan Taner Kuruca’yı daha önceki açıklamalarını yalanlamaya zorluyorlar ve başbakanlarının halka giriştiği tokatlı yumruklu saldırı olaylarının baştan aşağı uydurma olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.
Başka herhangi bir ülkede yalancı, gerçekleri inkâr edebilen nitelik ve kapasitede böyle bir iktidar ve kadrosu yok!

***

Dün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramı, Soma faciasının gölgesinde gerektiği ölçüde kutlanamadı.
Başbakan RTE, mesajında “19 Mayıs ruhu ilham olmaya devam ediyor” diyor.
Mustafa Kemal Atatürk adından her zaman olduğu gibi hiç söz etmeyerek kişiliğinin gerektirdiği biçimde davranıyor. Zira
Geride bıraktığı çağdaş ilkelerin aksini savunan ve uygulayan, onun gururla her konuşmasında altını çizdiği Türk ve Türklüğü inkâr eden politikalar üreten, 12 yıldır bir kez olsun Türk’üm demeyen, Mısırlı Arap kızının arkasından günlerce döktüğü gözyaşlarını faciada ölenlerden esirgeyen, laik gençlik yerine Kuran’la yatıp kalkan, eğitim gören dindar gençlik yetiştirmeye çalışan, Arap muhibbi, din ve millet kavramlarında ayrılık gözetmediğini sürekli söylemesine karşın fanatik bir Arap kadar Yahudi düşmanı olduğunu Soma’da söz ve hareketleriyle kanıtlayan ve sonuçta...
...bu ülkede M.K. Atatürk adını ağzına almayacak tek kişi varsa, yaşam öyküsü kanıtlıyor ki o kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır
Ey Türk gençliği, yazılabilen bu özetin özeti nedenlerle bile üstlendiğin birinci vazife, bu ülkeyi RTE’den kurtarmaktır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları