RTE ve emrinde olan yeni Osmanlı hayalleriyle dış politika saptayan ve uygulayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve AKP sözcüleri, her yanı dökülen politikaları sonucu Musul konsolosluk baskını ile beklemedikleri okkalı bir darbe yiyince, aaa bir de ne görelim…
… 12 yıldır ulusal iç ve dış sorununda akıllarına getirmedikleri, hatta örneğin RTE’nin küçümseyerek sırt çevirdiği ana muhalefetle Musul gibi ulusal bir sorunda işbirliği yapmanın zorunlu olduğunu söylemeye ve uygulamaya giriştiler.
Bu, aslında hükümetin dış politika uygulamaları ve stratejisinin iflas ettiğinin bir kez daha yadsınamaz kanıtı…
Dün Ahmet Hakan Hürriyet’teki köşesinde Davutoğlu’nun yeni Osmanlı tafrasının eseri olan ve her dış ama ulusal bir sorunda ezbere söylediği; “Kimse Türkiye’nin sabrını test etmesin” söyleminin tarihsel kronolojisini pek güzel açıkladı.
2011’den 2014’e kadar her dış sorunda başımız belaya girdiği zaman bu tekerlemeyi yinelediğini örnekleriyle yazdığı bu Dışişleri Bakanı Davutoğlu, önceki gün önce CHP’nin kapısını çaldı.
Musul baskını ile ilgili gazetelerde okunan bilgilere eşdeğerlendirmelerde bulunurken…
…CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yalaka basın esnafının dışında hemen herkesin kafasında olanı bakanın yüzüne söyledi:
“Sizin yürüttüğünüz Ortadoğu politikası baştan sona yanlıştı. AKP hükümeti Türkiye’yi bir bataklığa sürükledi. Bunun siyasi bir faturası olması lazım” dedi.
IŞİD’in Musul baskınına önceden sağlıklı bir teşhis koyamayan Bakan Davutoğlu’nun maşallahı var.
“Başbakanı’yla ortak olduğu Suriye ve Irak politikalarının faturasını ödemek mi, ne demek, nereden çıktı bu” der gibi Kılıçdaroğlu’nun çağrısını pişkinliğe vurdu.
“Faturayı gerekirse halk keser!” dedi.
Elbette patronu gibi Davutoğlu da paçası sıkışınca halka, yüzde 47 destek oyuna sığınacaktı. Ama bu kafa ile demek ki her ulusal sorun açmazında iktidarın sorumluluğu gereği demokratik bir sonuç olan istifası artık istenmeyecek.
İstifa etsin mi etmesin mi diye halka gidilecek!
Demokrasiyi ve kurallarını bu denli anlaşılmaz bir içerikte yorumlayan bu kafa ile sağlıklı bir limana ulaşılabilir mi?

***

Dünya lideri olduğu sanısıyla burnundan kıl aldırmayan RTE; muhalefetle Musul baskını gibi ulusal bir sorunda işbirliğini içine sindirmedi ve bakanın muhalefete bilgi vermesini sağlayarak, o gün Meclis’te bu sorun üzerine yapılması beklenen görüşmelerde muhalefetin gazını almak için bu görüşmeleri düzenledi.
Arka arkaya toplantılar yapıyor.
Ama Musul konsolosluk baskınını gerçekleştiren IŞİD’e rehine aldığı 49 kişiyi, 32 şoförü serbest bırakmazsa, neler başına geleceğini bir türlü açıklayamıyor.
Eee haklı da… Esad’ı devirmek için başta IŞİD Suriye’de cirit atan bütün radikal İslam örgütlerini maddi ve manevi açıdan besleyen ve destekleyen bu hükümet.
Hatta IŞİD’in silahlı elemanlarını Türkiye’de tedavi ettiğini CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin bir fotoğrafla AKP’ye kanıtladığı da ortaya çıktı.
Konsolosluğun basılmasından önce gece yarısı Meclis’te kürsüden AKP’lileri uyaran MHP milletvekilini “Atma atma” diye tersleyen AKP grubu ile …
…IŞİD tehlikesinin günlerdir kendini göstermesine karşın… konsolosluğun kapattırılmasını ve çalışanların derhal tahliyesini, yumurta kapıya geldiğinde bile akıl edemeyen, o sıralar New York’ta derin diplomatik görüşmeler yapan bir Dışişleri Bakanı ile ona tam destek veren bir hükümet başkanı var başımızda.

***

IŞİD rehineleri salıvermezse bu hükümet ne yapacak, bir-iki kişi dışında bilen veya tahmin eden var mı acaba?
Başbakan’ın, askeri müdahale seçeneğine destek bulmak için çalmadığı kapı kalmadı.
ABD’den, NATO’dan ve Köln gezisi nedeniyle teşekkür gerekçesiyle acaba Almanya askeri seçeneğe yatar mı diye aradığı Başbakan Merkel’den de yüz bulamadı.
Elinde şimdi kalan tek seçenek, IŞİD’le yapmakta olduğu görüşmelerden sonra rehinelerin kurtarılması!
Bu görüşmelerden de birden karamsarlığa dönüşüveren iyimser haberler geliyor.
Hükümetin bu görüşmelerde rehineleri bırakması karşılığı IŞİD’e neler verdiği şimdilik bilinmiyor.

***

Bilinen bir şey varsa; şayet rehineleri serbest bırakırsa IŞİD, RTE ile bakanının, işte sağlıklı dış politikanın son meyvesi diye övüneceğinden ve gece gündüz kamuoyunun beynini TV’lerden yıkayacaklarından kuşkunuz olmasın gayrı!..